Gönderi

Modern toplumun yokluğunu en şiddetli biçimde hissettiği ka­yıplardan biri, topluluk ruhudur. Bir zamanlar bir komşuluk iliş­kisi olduğunu, ancak zaman içinde bu ilişkinin yerini adların olmadığı, acımasız bir toplu varoluşun aldığını düşünürüz. İn­sanlar artık birbirleriyle temel olarak sınırlı ve bireysel amaçlara ulaşmak -finansal kazanç, toplumsal ilerleme ya da romantik aşk beklentilerini karşılamak- için ilişki kuruyorlar. Geçmişteki hayattan çok farklı bir hayat sürdüğümüz, zor durumda olanlara merhametle el uzatma konusunda ne kadar isteksiz olduğumuzu düşününce açığa çıkıyor. Bu farklılığı an­lamak için aynı zamanda toplumsal ayrılığın küçük göstergele­ rini de göz önüne almalıyız; örneğin, sokakta karşılaştığımız birine merhaba diyemiyor olmamızı ya da yaşlı komşularımıza alışverişlerinde yardımcı olmayı önermememizi de düşünmeli­yiz. Devasa kentlerde yaşıyor, ancak kendimizi eğitim, sınıf ve meslek temelli bir ayrımla bölünmüş kabileleri andıran gettolara hapsediyor, öteki insanların hepsini aralarına katılmak isteyece­ğimiz, hoş bir grup olarak değil de, bir düşman kitlesi olarak görüyoruz. Tanımadığımız bir insanla sokakta ya da toplumsal ilişkilerin yaşandığı herhangi bir yerde doğaçlama bir sohbete başlamamız, tuhaf ve sıra dışı bir davranış olarak kabul ediliyor. Otuz yaşını geçtikten sonra yeni bir arkadaş edinmek bile haya­tımızda şaşırtıcı bir gelişme oluyor.
·
26 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.