Gönderi

Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar.
Ölümde huzur değilse de en azından ona benzeyen duyarsızlık vardı. Düşmanları hakkında, huzurun ölüm olduğunu, zalimce cezalandırmak isteyen için ölümden başka yollar gerektiğini kendi kendine söyleye söyleye intihar düşüncesinin iç karartıcı devinimsizliği içinde buldu kendini; felaket yokuşunda bu karanlık düşüncelere takılıp kalanın vay haline! Tertemiz dalgaların maviliği gibi uzanan, ama içinde yüzücünün, kendine çeken, emen ve sulara gömen zift gibi bir balçığa bacaklarının giderek yapışıp kaldığını hissettiği ölü denizlerden biridir bu. Bir kez böyle hissedince, eğer ilahi güç onun yardımına koşmazsa her şey biter ve harcadığı her çaba onu biraz daha ölüme çeker. Yine de bu ruhsal çöküntü durumu, belki de kendisinden önce gelmiş acıdan ve onu izleyecek cezadan daha az korkunçtur; bu size kocaman uçurumu, ama uçurumun dibinde de hiçliği gösteren bir tür baş döndürücü avuntudur. "Ama bugün durum başka: bana yaşamı sevdiren her şeyi yitirdim, bugün ölüm bana, beşikte sallayacağı çocuğa gülümseyen bir dadı gibi gülümsüyor; ama bugün istediğim gibi ölüyorum ve odamda üç bin tur döndüğüm, yani otuz bin adım attığım, yani hemen hemen on fersah yürüdüğüm öfke ve umutsuzluk dolu şu gecelerin birinden sonra nasıl uyuyorsam, öylece yorgun ve kırık uykuya dalıyorum.” Bu düşünce genç adamın kafasında filizlenir filizlenmez daha yumuşak, daha güler yüzlü oldu; sert yatağı ve kara ekmeği artık onun için sorun olmaktan çıktı, daha az yedi, uyumaz oldu ve yaşamının geri kalanını, eskimiş bir giysiyi bırakır gibi istediği zaman orada bırakacağından emin olarak, neredeyse katlanılabilir buldu.
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.