Kişinin dağınıklığı tembelliğin, ertelemeciliğin, psikolojik bozuklukların ya da karakter kusurlarının sonucu değildi. Sosyo-ekonomik hatta felsefi bir sorun, kişinin dünya görüşünde ruhsal bir devrim yaşanmasını ve neyin gerçek, neyin önemli olduğunu radikal biçimde yeniden değerlendirmeyi şart koşan bir Marksist yabancılaşma ve meta fetişizmi sorunuydu.