Gönderi

İstanbul’da envai çeşit vahşi hayvan gördüm; vaşaklar, yaban kedileri, panterler, leoparlar ve aslanlar. Öyle evcilleştirilmişler, öyle iyi terbiye edilmişler ki, gözlerimin önünde bir aslan bakıcısı aslanın ağzındaki koyunu çekip aldı da, hayvan gıkını çıkarmadı; çenesine bulaşan taze kana rağmen, hiç istifini bozmadı. Bir de yavru bir fil gördüm, öyle acayip bir şeydi ki, dans edip top oynuyordu. Eminim şu an gülmemek için kendini zor tutuyorsun ve bana ‘Ne, top oynayan, dans eden bir fil mi?’ diyorsun. Neden olmasın? Seneca’nın bize anlattığı, ip üstünde yürüyen filden ya da Plinius’un Yunanca üstadı diye tarif ettiği filden ne farkı var bunun?
Sayfa 133
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.