Gönderi

‘fighting for a lost cause’
Sıkı sıkı tutmuştun her şeyi. Her şey bir “ya kaybedersem” kaygısına dönüşmüştü. Kendini bile kendi avucuna buruşturup sıkıştırmıştın. Zamanı bile. Neden kaybolmaması imkansız olanı tutmaya çalıştın? Yoruldun, biraz gevşettin ve her şey kaydı gitti ellerinden. Artık tutmuyor heves kasların hiçbir şeyi. Hareketsizlikten kireçlenmiş umut eklemlerin. Kusursuz’u da tutmaya çalıştın ellerinde, dikenleri vardı, tahrip etti avuçlarında his sinirlerini. Heves, umut, his. Tutmaz artık avuçların, tutamaz. “Ya kaybedersem” diye adımlar atılan yolda, yolun kendisi kayıp şimdi. Şeritler belirsiz, varış tabelaları hatalı. Belirsiz bir yolda, yoldan çıkmışlığın anlamı ne olabilir? (-Kayıp tüm amaçlar uğruna verilen savaşların bitimi.) “Ve işte burada, kar kadar temiz. Göremezdim bunu, başım aşağıda olduğundan. Ve meraklı gözler, zamanla daha da alçalıyorlar. Ruhum zehirleniyor, akıl ipin ucunda bekleyişte. Yenildim, kayıp bir amaç uğruna savaşırken Tükendim, yanlış bir amaç uğruna ölüyorum Bunlar görünen son saatler Onlara daha fazlasını gösterdikçe, Daha fazlasını alıp gitmeyi seçerler. Bazı şeyler hazır olsan da değişmez Ve bu senin savaşın olduğu sürece, hiçbir kaçış olmayacak.” youtu.be/GLb1jyKzHX0?si=...
·
129 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.