Gönderi

Bu kalabalığın içinde neredeyse kimse İngilizce konuşmuyordu. Birbirlerini karşılıklı olarak gözetliyorlardı, güvensiz, sıkça dayak yiyen hayvanlar gibi. Oluşturdukları kitleden sidikli apış arası kokuları yükseliyordu tıpkı hastanedeki gibi. Sizinle konuştuklarında ağızlarından uzak durmaya çalışıyordunuz yoksulların içinin daha şimdiden ölüm kokması hasebiyle. Küçük kalabalığımızın üstüne yağmur yağıyordu. Kuyruklar saçakların altına sıkışıvermişti. Bayağı sıkıştırılabilir niteliktedir iş arayan insan dediğiniz şey. Ford’un hoş tarafı, diye açıkladı bana içini dökme meraklısı ihtiyar Rus, kim olursa olsun ve ne olursa olsun önüne geleni işe almasıydı. “Yalnız, ayağını denk al, diye de ekledi kulağıma küpe olması için, O’nun orda fazla hava atmaya gelmez, çünkü hava atmaya kalkarsan bir çırpıda kıçına tekmeyi yapıştırıverir ve yine bir çırpıda senin yerine el altında hep hazır tuttuğu o mekanik makinelerden birini koyuverir, sonra işe geri dönebilmek için ayıkla pirincin taşını!”
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.