Gönderi

Bir beddua meselesi...
Nihayet senden gerçekten nefret ediyorum. Herkese göğsümü gere gere seni savunduğum, boşu boşuna enerji harcadığım o günlerim anlarım için çok kızıyorum kendime. Seni kendimden önce düşündügüm, inandığım, anlamaya çalıştığım ve kendimden de çok sevdiğim için affedemiyorum kendimi. Seni tamamlamayı, seninle yeniden bir hayat yaratmayı dilediğim için pişman olmayı da öğrendim sayende. Hayal ve yalan arasinda bir balonun içinde yaşanmış onca mutlu olduğumu sandığın yıllarıma yanıyorum şimdi. Zannetmek. Zannetmek bir insanın en büyük düşmanıymış, biliyorum. Senin beni sevdiğini, bensiz bir hayat düşünemeyeceğini, seninle mutlu olduğumu, en az benim kadar beni sevdiğini zannetmek hali ile hayatımdan çalmışım. Artık hiçbir şey zannetmiyorum. Siyah ve beyazlarım var. Acaba da yok, griler de. "Keşke seni hiç tanımasaydım, da dedirttin bana. Ne kadar yanılmışım. Ne kadar kanmak istemişim sana. Ne kadar yalan izlemekten, yalan dinlemekten, yalan söylemekten zevk alan biriymişim bir zamanlar. Sen yalan da değilsin, yalancı da üstelik. Sustuklarımı yazmaktan da bıktım. Avazım çıktığı kadar haykırıyorum: "Beni inandırdığın, tüm gerçek dışı yaşattığın hisler, kıymetsizleştirmelerin yüzünden, senden nefret ediyorum!" Nefret etmeyi beceremediğim hayatımın içinde, ilk kez birinden gerçekten nefret ediyorum. Nefret duygumun bir an önce yok olmasını diliyorum. Sana nefretim bile fazla ve gereksiz bir his. Yokmuş, hiç yaşanmamış, hiç sevilmemiş, bilinmeyen, yolun karşısından geçip giden bir kadınmışsın gibi zihnimde 'hiç olmanı diliyorum.
Dokuz Yayıncılık
·
139 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.