Bir insanın ruhundakı karanlık boşluğu doldurmak için kendi ışığımızı harcarsak, bizim ışığımız biter ama o insanın karanlığı baki kalır. Her insanın kendine özgü bir dünya görüşü, bir deneyim yelpazesi, duygusal derinlikleri vardır. Bu onların kim olduklarını, neden böyle davrandıklarını anlamamızı zorlaştırabilir veya yanıltabilir. Belki de bazen bir insanın sadece yorgun olması, üzgün olması veya sadece sessiz olması, derin felsefi düşüncelerle dolu olduğu anlamına gelmez. Onları sadece insan olarak kabul etmek, derinliklerine inmeden, her şeyi çözmeye çalışmadan önce, onların kendi gerçekliklerini ve sınırlarını kabul etmek önemlidir. Bazen insanlar sadece kendileri olabilirler. Onları bu halleriyle kabul etmek, onların bizim hayal ettiğimiz gibi olmalarını beklememek, anlam yüklememek, bir başkasının hayatını ya da hareketlerini, kendi hayatımızın aynası olarak görmemek gereklidir.