Şehir, aç olduğu kadar pisti de, zîrâ sabun, adı sanı unutulan bir nesne olmuştu. Sanki bit, o tertemiz İstanbul halkının alıştığı zararsız bir böcekti. Her yerde her tarafta o kadar fazla o kadar yaygındı ki, sarî bir hastalıktan korunmak belki de bitin bulaşmasını önlemekten daha kolaydi. Tramvayların perdelerinde boy boy, sıra sıra dizilen onlar, vapurların döşemelerinde rahatça dolaşan onlar, mektebe giden çocukların, çarşıya pazara çıkan halkın üstlerinde gezinen gene onlardı. Tifüs ise, korkunç tahribatiyle hemen her evin kapısını çalan bir hastalık haline gelmişti.