Gönderi

Pek sevecendi birbirlerine söyledikleri. Onları duyuyordum. En amiyane cinsinden aşk diyalogları, ama insan konuşan kişileri şahsen tanıyorsa yine de bir tuhaf oluyordu. Üstelik onları şimdiye kadar hiç birbirlerine böyle laflar ederken duymamıştım. — Beni gerçekten seviyorsun değil mi? diye soruyordu kız. — İki gözüm kör olsun ki seni gözlerim kadar seviyorum! diye yanıt veriyordu o da. — Bu söylediklerin hiç de göz ardı edilebilecek şeyler değil Léon!.. Ama daha henüz beni görmedin ki Léon?.. Belki de beni artık yalnızca başkalarının gözleriyle değil de kendi gözlerinle gördüğünde, eskisi kadar sevmeyeceksin?.. O andan itibaren, diğer kadınları da görebileceksin ve belki de hepsini birden sevmeye başlarsın?.. Arkadaşların gibi?.. Ona bu son söyledikleri, çaktırmadan, beni hedef alıyordu. Apaçık... Beni uzaklaşmış sanıyor ve onu duyamayacağımı düşünüyordu... Fırsat bu fırsat geçiriyordu geçirebileceği kadar... Hiç vakit kaybetmiyordu... Diğeri ise, yani dostum olanı, itiraz eder gibi oldu. “Olur mu hiç!..” dedi. Bunların hepsi varsayımmış! Kuru iftiraymış... “Ben ha, Madelon, asla! diye savunuyordu kendini. Ben ona benzemem ki! Ona benzeyebileceğimi de nereden çıkardın?.. Hele sen bana o kadar iyi davranmışken?.. Ben insanlara sadakatle bağlanırım! Ben adi serserinin biri değilim! Ölüm bizi ayırana dek, öyle dedim sana, söz verdim mi tutarım ben! Ölüm bizi ayırana dek! Senin güzel olduğunu biliyorum, elbette, ama hele seni bir görebileyim, çok daha güzel olacaksın... İşte böyle! Mutlu oldun mu şimdi? Artık ağlamıyorsun değil mi? Bundan daha fazla ne söylenebilir ki! — İşte bu çok şeker, Léon!” diye yanıtlıyordu onu o zaman, hem de ona iyice sokularak. Birbirlerine bağlılık yeminleri ediyorlardı, artık onları durdurmak olanaksızdı, gökyüzü bile bunun için yeterli değildi.
·
28 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.