Gönderi

Arada bir dediğimi dinleyen tek insan. O da yok olursa ne olur? Kayra kalır. Kinyas’ı düşünüp gözyaşı döker yalnızken.. Kayra kalır. Kinyas’ı rüyasında görür iki yıl.. Kayra kalır. Kinyas’ın ölümünden on yıl sonra ne yüzünü hatırlar, ne yaşananları, ne de konuşulanları.. Kinyas gider. Kayra kalır. Bu kadar basit olduğu için hiç sevemedim dostlukları, aşkları. Romeo ve Juliet’in yaptıkları gibi beraber ölmeyi tercih edenlerin sayısı çağımızdaki kadar az olmasaydı, belki inanırdım ben de sadakate. Ama bir insanı gömmek dostluğunu, aşkını da gömmek olduğundan ve aynı insanın içini doldurup bir heykel gibi evin en güzel yerine koymak da pek kullanışlı olmadığından, yapacak bir şey yok. Fazla bir tercih imkânı yok. Canlıların birbirlerini öldürüp yemelerini ana hareket edinmiş ekolojik sistem ne kadar faşistse, öleni gömmek de o kadar canavarca. Doğanın gereği faşistlik. Güçlünün zayıfı yemesi faşizan ve doğal. Ölüyü gömmek de dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği. Ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emrediyor. Unutmak için toprağa gömmeyi. Yoksa kokutuyor cesedi. Çürütüyor gözlerinin önünde artık nefes almayan dostunu, sevgilini..
Sayfa 73 - Doğan YayınlarıKitabı okuyor
·
167 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.