Gönderi

Eğer bir insan, zihnini kanıtlarını hiç incelemediği görüşlere bir kez açık ve istekli olmaya alıştırırsa, özellikle de kendisini en çok ilgilendiren meselelerde bunu yaparsa, kendisi için daha az önemli durumlarda doğruyu bulmak için onu bu kısa ve kolay yoldan ne alıkoyabilir ki? Bu yüzden zihinlerimizi tıpkı bedenlerimize yaptığımız gibi moda olan tarza göre donatmamız öğretilir ve böyle yapmamak aykırılık, hatta daha kötü bir şey sayılır. Bu gelenek (Ona karşı çıkmaya kim cüret edebilir?) hüküm sürdüğü müddetçe dar görüşlü yobazlar ve temkinli şüpheciler üretir. Bunun dışına çıkanlar, sapkınlık tehlikesiyle karşı karşıyadır, çünkü tüm toplumu hesaba katarsak, ne kadarı hakikate ve tutuculuğa aynı anda sahiptir? Buna karşın yalnızca (her yerde olma talihine sahip) ikincisi tarafından hata ve sapkınlık yargılanır, çünkü bu durumda iddia ve kanıt hiçbir şey ifade etmez ve hiçbir yerde hoş görülmez, ama bunların yerele ait sarsılmaz tutuculuk tarafından tüm toplumlarda bastırılacağına da emin olunabilir. Bunun hakikat ve haklı onaylamanın yolu olup olmadığını, bırakalım da (dünyanın yerleşilmiş çeşitli kısımlarında bulunan ve salık verilen) kanaatler söylesin. Ben şimdiye dek, hakikate neden kendi kanıtına bakarak karar verilmemesi gerektiğini açıklayan bir gerekçe görmedim; şuna eminim ki, onu desteklemeye bu yetmeyecekse, hataya karşı hiçbir korumamız kalmaz, bu durumda da doğruluk ve yanlışlık aynı şeye karşılık gelen farklı sözcüklerden başka bir şey olmaz. Bu nedenledir ki kanıt, her insanın onayını yalnızca kendisi aracılığıyla belirlemeyi öğrendiği şeydir, ancak ve ancak onu takip ettiği takdirde doğru yoldadır.
Sayfa 123Kitabı okudu
·
33 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.