Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kara kuru çocuklarımızdan, artist güzelliği barındırmayan bakımsız yavrucaklardan bir kuru tebessümü, taşın taşa sunacağı alakayı esirgiyoruz. Önceden hazır ettiğimiz öfkemizi yerli yersiz onlara sunmak için hazırda tutuyoruz adeta. Ne oldu diyorsunuz.. Hele ne oldu da yüreğin bu kadar kabardı? Meseleyi poster güzeli çocuktan buraya getirecek kadar nerede eğleştin. Anlatayım.. Markete girecektim. İftar'a yarım saat ya var ya yok. Eli yüzü kir pas içinde ama ışıl ışıl gözlerle bakan kara kuru bir delikanlı, Abla dedi, bana ekmek alır mısın? Almam diyecek halim yok ya alırım tabii. Ekmek alırken yanına içecek almayı da düşünüyorum. Lakin yıllar önce yaşamış olduğum sıkıntılı bir hatıram var. Hayvanlar için sokaklara su koyun ikazının anons edildiği kavurucu bir Ağustos sıcağında, dilenen iki çocuğa dondurma alınca nereden çıktığını bir türlü anlayamadığım yaklaşık yirmi çocuğun ortasında kalakalmıştım. O zamanlar kızım henüz beş yaşında. Çok korkmuştu. Çocukların her biri bir tarafımdan çekiştirip bana da dondurma al bana da deyince esnafın yardımıyla ellerinden zor kurtulmuştum. Bu acı tecrübe ile bu defa daha tedbirli olmam gerektiğine dair hızlıca düşünüyorum. Ben böyle hızlı hızlı düşünürken, helva dedi çocuk. Ekmek helva yiyecek. Hiç şaşırmadım. Helvanın markasını ve gramını da söyledi. Buna da şaşırmadım. Ben sormadan söylüyor hazır işte diye düşündüm. Neye mi şaşırdım? Alın terinin peşinde yüzü gözü pas içindeki o çocuk, O delikanlı bana on lira uzatınca şaşırdım. -Bu ne? -Ekmeğin ve helvanın parası. Hiçbir şey anlamadım. -Niye kendin almıyorsun? -Bizim içerde dolaşmamızı istemiyorlar. İşte o an kahroldum. Alın terine, rızkını helalinden kazanan insana saygı duyacak, hele de bu küçücük çocuk, kavruk bir delikanlı ise kendi insanlığımızı hesaba çekerek muhatabımıza saygı duyacak iken, yaptığımıza bakar mısınız? Bizim bir fincanı tutuşumuz bile dünyayı değiştirecek bir eylem ise varın siz hesaplayın duyarsızlığımızın boyutunu. Bir de şunu düşünün lütfen: Bu çocuk/delikanlı bir mahalle bakkalına kendi evine girer gibi girebilirdi. Veresiye defteri kısmı ayrı bir bahis.. Ama mahalle bakkalına girebilir, ekmek arası helvasını alabilirdi. Bakkal bu kılık müşterileri rahatsız eder demezdi. Kendi parası ile helva ekmek alıverdiğim o delikanlı teşekkür üstüne teşekkür etti. "Önemli değil" dedim. "Önemli olmaz mı abla" dedi. "Yarım saattir bekliyorum şurada. Sesimi kimseye duyuramadım." Akşamın zikri böyle geldi: "Sesimi kimseye duyuramadım / Sesimi kimseye duyuramadım / Sesimi kimseye duyuramadım."
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.