onlarsa âyet âyet sûre sûre yürüdüler
sessiz bir kıyamet gibi yürüdüler
ömer de gün ışığında kılıcını kuşanarak
yayını gererek bütün gerginliğiyle
yiğitliğin en ulu forumu gibi
meydan okuyup meydanlarda
çıkıp gitti
yatansa ali’ydi peygamberin yatağında
ölümü komşu gibi konaklayan kutlu döşekte
ateşe dayandığı gibi ibrahim
sabretti yılan zehirine ebûbekir
yılan zehiri kamış şekeri gibi geldi ona
zaten yılan da
süslü pencereli
aldatan pancurlu
ama her şeye rağmen
içinden cennet görünen
bir kamış değil miydi
onlar ki bir ney gibi çalarlar yılanları
içinden okurlar pencere içinde pencere uzayan bir mesnevi
açarak iki ak kanat
gitti arkalarından osman
hepsi geçerek bir çile mağarasından
kardeş ve oğul ana ve babayı
baba ocağını ata yurdunu
gençlik bahçelerini
atarak bir çırpıda bir yana
yüreklerinde bir yurt özlemi duysalar da
çölün kızgın taşlarını
yapıştırarak gördükleri özlem hayallerine
yürüdüler ve gittiler arkalarından
yol patika dağ ve mağara
yabancı keçilerin bağış dönemi
sona erince
her türlü azap ateşi yenilip çekilince
seraplar ve sanrılar bitince
göç bitti