Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Aramızda uzak şehirler, boynunun üstüne sağır bir put! Sevdik pürdikkat, terk edildik bir sürü, topla biraz saçlarını, Düşmeyelim yaşamak denen sarhoş bakır haç’ın diline. Bırak kaybolsun tokan, kırılsın dünya, alıştık mı şimdi biz bütün bu acılara? Sana Babil’in asma bahçeleri, sana Niagara şelalesi, sana Kuzey Kutbunda yıldızlı bir gece. Bana Çernobil faciası... Gölgem sanki kekeme şizofren bir liseli ve çok uzun uçurum. Ölüm uyandı artık! Seninle sürüp gidecek sanırım bu yalnızlık. Tutamadığım ellerinden başlıyorum oysa ben seni sevmeye. Nasıl bir sessizlik ki bu? Ben sana bir otobüs dolusu mutsuz insanla gelmeye çalışıyorum. Sana Platon’un ideal devleti, sana rasyonel sosyalizm, sana Fransız devrimi. Bana gelişmekte ve büyümekte olan Türkiye... Uyuduk ayrı ayrı hüzünler, uyandık hep aynı sabah. Senin içinde kocaman bir diyar, bakır aynada kimsesizliğim “Ayaklanmak mıdır" şimdi sensizliğin anlamı? Endüstriyel aşka karşı senin afrodizyak gülüşlerin. Umuttur öldürür, kavgadır sürer, şairdir sever. Sana ela gözler, sana beyaz ten, sana düz ve sarışın saçlar. Bana diz ağrısı... Özlediğimiz yerlerin, yalnızlıklarıyız.. Uzun cümlelerle seviyor herkes birbirini, oysa ben seni üç heceli adınla sevmiştim. Sanki bir karanfil doğuyor, ben ölüyorum. Sonra ben ölüyorum, bir karanfil doğuyor bilemiyorum, bu aralar kafam çok karışık. Sana Küba purosu, sana çikolatalı üç’lü fişek, sana marlboro light. Bana kısa samsun... Kendimden başka hiçbir eksiğim yok şu hayatta. Mutsuz, çirkin, işsiz ve kimsesiz; Göğün karardığı, tanrıların kaçtığı, yerin delindiği, insanların zombileştiği bu çağda. Sen en büyük denizlere dökülen bir inanç ırmağıydın. Sana ekmek, sana çiçek, sana şiir. Bana sigara...
··
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.