Gerçek aşk, ancak sevilene duyulan güvenden ve sevileni iyice tanımaktan doğabilirdi çünkü. İlk aşkın küllerinden, tıpkı denizin üzerinde şafağın sökmesi gibi, ilk aşktan çok daha güçlü bir duygu doğmuştu böylece. Onun, içimde gitgide büyüyerek kök saldığını hissediyordum. Bu aşk kalple kafaya ait olduğu kadar, insanın damarlarında akan kanı da etkiliyordu, pırıl pırıl bir alma ve verme özlemini; kayıtsız şartsız bir güven ve inançtan doğmuş bir özlemi dile getiriyordu.