Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

344 syf.
1/10 puan verdi
Kasım-aralık aylarında okuyacağım kitapların bir listesini yaptım, artık biraz düzene ihtiyacım olduğunu düşündüğüm için. Aklımın başka kitaplara kaymasını önlemek amacıyla yaptım aslında bu listeyi, okumam gereken, aradan çıkarmam gereken kitaplardı bunlar. O kitapların arasında Test’te bulunuyordu. Yani listemden okuduğum ilk kitap Test oldu. Ve hayal kırıklığı yaşatan kitaplar listeme bir kitabı daha ekledim. Nereye baksam açlık oyunlarına benzetiliyordu. Gerçekten merak ettim, açlık oyunlarına benziyorsa güzeldir. Hatta belki bu daha gelişmiş, daha zekice yazılmıştır diye düşündüm. Her zamanki gibi yanıldım. Okurlar bu kitabı nasıl Açlık Oyunları’yla kıyaslayabilmiş. Kitabın Açlık Oyunları’yla alakası yok. Açlık Oyunları gerçek bir şaheserdi. Üç kitabıyla birden. Katniss, gerçekten güçlü bir karakterdi. Üzgünüm ama Cia, ne kadar olgun görünmeye çalışırsa çalışsın benim gözümde öyle olamadı. Öyle göremedim. Her şeyi biliyorum kafasında olamazdı böyle bir karakter, olmamalıydı. Daha yeni mezun olan bir kız, neden bu kadar tedbirliydi? Neden hiç hata yapmadı. Bu kadar olgunluk bana çok yapmacık geldi. Hiç sevemedim, hiç. Malencia karakteri, kitaptaki en büyük hataydı. Yazarın, şöyle bir tekniği ya da düşüncesi vardı sanırım: Cia ana karakter, ona bir şey olmasın. Akıllı olsun, oyunlara gelmesin. Çünkü o zeki ve olgun. Arkadaşı ölüyor ama gözünden tek damla yaş gelmiyor. Neden? Hangi insan o sahneyi görüp kendini tutabilir? Beni böyle görmemeliler, profesyonel görünmeliyim, test görevlileri bunu görmemeli, şunu görmemeli… Kitabı ‘bu ne ya?’ diyerek bitirdim, bırakmamak için kendini zor tuttum, zaten her gün birkaç sayfa okudum, o da zorla. Bitsin diye. Cia’nın sürekli olarak olan şeyleri sorgulaması , dikkatimi büyük ölçüde çeken şey bu. Düşünüyorum, yazar karakteri neden bu şekil yazmış? Güçlü göründüğünü mü sanmış? Onun güçlü karakter anlayışı bu mu? Eğer buysa neden gerçekçi bir şekilde aktarmamış? 18 yaşındaki bir kızdan böyle davranışları okumak kimseye garip gelmedi mi? Bu kız neden hata yapmıyor? Neden yazar karakteri kullanmıyor, el üstünde tutuyor? Sarah j. Maas, öyle mi? Celaena neler çekti… Bırak yaralansın. Bırak hırpalansın. Senin dünyan değil mi? Bir yolunu bulursun… Burada Celaena ile karşılaştırma yapmadım, aynı zamanda yazarın neden karaktere işkence etmediğini de belirtmedim. Sadece çok vasat ilerleyen bu kitabı daha iyi yazabilirdi. Cia hata yapabilirdi ve bu hatalarından ders çıkarabilirdi. Böylece okurlar hiç değilse Cia ile birlikte şaşırır, üzülürlerdi. Ama Cia her şeyi biliyordu… Önlemliydi. Sanki tekrar tekrar yaşamış ve her şeyi anlayabiliyormuş gibi. Yazara sinirliyim, tecrübesiz olması gereken bir karakteri böylesine bilge yapmasına sinirliyim. Kendisi ya da Cia’nın yaşında olan daha nice genç kız arasında kim böyledir. Tamam, bu hayali karakter biliyorum. Ama yine de bu şekilde yazılması durumu yumuşatmıyor. Karakterin böyle olması bana aşırı saçma geliyor. Daha sadece Cia’dan bahsettim. Diğer karakterlere girersem neler olur bilmiyorum. Yine de bahsetmem gerekiyor, içimde kalmasın. Şimdi direkt olarak karakterlere giremeyeceğim çünkü ondan önce bahsetmem gereken bir ‘aşk’ konusu var. Tabii buna aşk denirse. Yazarın eksiklerinden biri de duyguydu, duygusuz bir romanı yazmanın amacı nedir? Kitapta açıkça görülebilecek şekilde araya sıkıştırılan bir aşk konusu vardı. Yani şöyle açıklayayım; Test’e girilecek, o kadar gün ıssız bir yerde konaklanacak, düşmanlar var, rakipler var. Aşk olmazsa olmaz! Tamam aşk olmazsa pek tatlı olmaz diyelim, aşk konusu işleyeceksin madem biraz duygulu işle, biraz mantıklı işle. Ben ne olduğunu anlayamadım gerçekten. Kayanaraç geliyor, Tomas geliyor, biz ortağız diyor, elini tutuyor, Cia’nın da bu olgunluklar arasında Tomas’a nasılsa gönlü kayıyor. Ama zaten Tomas’ı okuldan itibaren beğeniyordu. Ve hiç şaşırtıcı olmayarak bütün kızlar Tomas’a hayran. Ama Tomas hiçbiriyle ilgilenmiyor. O Cia’ya ilgi duyuyor!.. Ortaya serpiştirilen bir aşk vardı kısacası. Gereksizdi. Böyle olacaktıysa hiç olmasaydı. O öpücükleri ve sevgi sözcüklerini okumasaydım da olurdu. Hatta daha güzel olurdu. Benim düşüncem şöyle; tomas ve Cia arasında geçen diyalogları anlatsaydı yazar, birbirlerine karşı bir çekimleri olduğundan bahsetseydi fakat yakınlaşmalarını bu şekilde yazmasaydı. Test sırasında birbirlerine yakınlaşsalardı. Yavaş bir şekilde. Adım adım. Birbirlerini tanısaydılar. Belki çekebilirdim. Ama Cia ve Tomas kısımlarını baş ağrısıyla okudum. Zaten 200.sayfadan itibaren gelen aşk itirafı çok zorlama olmuştu bana göre. Yazar akışına bırakmalıydı ama yapmadı. Zaten Tomas ve Cia’nın birbirlerine olan o gereksiz güvenlerinden bahsetmek bile istemiyorum. Bize aktarılmamış detayları geçiyorum. Test sırasında o kadar insan nereye gitti. Yazar neden o kadar insan varken tek tük insan attı ortaya. Saçma sapan olaylar oldu ya, ben anlam veremedim, hala da veremiyorum. Mutasyona uğrayan insanlar, onları öldüren başka bir adını bile hatırlamadığım karakter. Okçu çocuk, ve üç beş kişi daha. Birbirlerini öldürmeye çalışan kim vardı? Sadece Will herhalde. Neymiş bu Will. Yazarın elinde insan kalmadı, hadi bir de buradan vurayım nasıl olacak dedi bence. Sonra durdu baktı, güzel oldu dedi… Ama olmadı. Güzel durmadı. Will’in okçu olması, çok güvenilir görünmesi ve geri kalan her şey zorlamaydı. Telin arkasında olan o adam bile. Michal bile. Herkesin Cia’ya güvenmesi ve yardım etmesi bana ne kadar saçma geldi anlatamıyorum. Yazarın bu konuda bir açıklaması var mı bilmiyorum. Belki diğer kitaplarda Cia’nın neden bu kadar olgun olduğunu, Tomas’ın neden böyle aşk çocuğu olduğunu, Will’in hangi kafada olduğunu açıklıyordur. Artık ben bilemem. Ben sadece bu kitabı inceliyorum. Diğer kitaplarda olacak olanlar beni zerre ilgilendirmiyor. Kapağını bile görmek istemiyorum. Pazarlama çok yanlış yönde gidiyor. Kapakların cezbediciliği yüzünden belki de bir çok genç bu kitabı aldı, ne olduğunu bilmeden, yargılamadan, güzel ve mükemmel olduğunu benimseyerek okuyor. Üzülüyorum. Sinirimi bozan bir iki noktadan daha bahsedip kapanışı yapıyorum. Romantikliğin ne yeri ne de zamanıydı, Maçoluğun ne yeri ne de zamanıydı, dramanın ne yeri ne de zamanıydı, hiçbir şeyin ne yeri ne de zamanıydı! Cia’nın sürekli bu cümleleri kullanması, bilmiş tavırları, zamanımı harcadığım için oturup ağlayasım geliyor. Son kısımda ses kaydı yapması, hafızasının gittiği yer, sonra ses kaydını dinlemesi… Allahım dedim, bu ne? Nasıl bir şey bu? O kadar saçmaydı ki, saçmalığını anlatacak kelimeler var mı bilmiyorum. Zamanımı harcayıp bu incelemeyi yazdığım için bile üzülüyorum. Sevmediğim işe yaramaz kitaplara yazdığım incelemeler, sevdiklerimden daha uzun sanırım. Olur da bu incelemeyi okuyan olursa teşekkür ediyorum. Okumayın. Okunacak tonla güzel, anlamlı kitap varken gelip bunu okumayın. İndirimlere kanıp saçma sapan kitaplar da almayın.
Test
TestJoelle Charbonneau · Pegasus Yayınları · 2016220 okunma
·
199 görüntüleme
Özlem okurunun profil resmi
Açlık Oyunları benimde çok sevdiğim seri. Bence de benzemiyor. Cia karakterini sanırım sevmemişsin. Aslında benim sevme sebebim de tam tersi olgunluğuydu. O kadar da kötü bir kitap olduğunu düşünmüyorum çünkü kitabın sonunda çok şaşırmıştım ama her zaman dediğim gibi :" Renkler ve zevkler tartışılmaz."
Aycan okurunun profil resmi
Evet, dediğin gibi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.