Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

213 syf.
8/10 puan verdi
Seldwyla’lılar… Ya da Seldwyla İnsanları Gottfried Keller’ı üne kavuşturan bu eserde yazar kendi hayalinde yaratıp yaşattığı Seldwyla kasabasının insanlarını iyi ve kötü yanları, alışkanlıkları, davranışlarındaki çelişkileriyle öylesine gerçekçi bir çerçeveye yerleştirir ki, İsviçre’deki diğer kasabalar da Seldwyla’yı kendi kasabası olarak benimsemek ister. Kitap “seçilmiş” üç hikâyeden oluşuyor: Giyimdir İnsanı Gösteren, Somurtkan Pankraz, Köyde Bir Romeo-Juliet Her öyküde insanların psikolojik tahlillerini üzerine vurgu yapmadan sade bir şekilde belirten yazar, ara yerlerde kıssadan hisse mahiyetinde belirli doktrinleri de ele alıyor. İlk basımı 1947, ikinci basımı da 1990 yılında gerçekleşen kitabın mütercimi olan Melahat Togar, artık dönemin koşullarından mıdır yoksa basımla ilgili bir durumdan mıdır bilinmez ama yer yer hata sayılamayacak kadar küçük yazım farklılıklarını da yapmış olduğunu görüyoruz. Bu tarz öykü kitapları için “tavsiye ediyorum/etmiyorum” demeyi uygun görmüyorum. Sonuçta kurgulardan(?) oluşmuş yapıtlar tamamen kişinin ilgisine göre bir merak uyandırıyor. Benim için, sıkmayacak derecede insan ruhunu ele alması makul bir neden oldu. Bu vesileyle her türlü baskıya başkaldıran özgürlükçü düşüncenin ağır bastığı ve iyiye olan inancı genel olarak öykülerinde vurgulayan Keller’ı tanıma fırsatım olmuş oldu. Öykülerden kısaca bahsedecek olursak, -Spoiler içerebilir- Giyimdir İnsanı Gösteren adlı hikâyede, fakir ama bakımından ödün vermeyen bir terzinin açlık içindeyken kendini bir anda lüks şatafatlı ortama geçmesini ve bu süreçte başına gelenleri ele alıyor. Söz konusu terzimiz dürüst kişiliği olsa da toplumun onu giyiminden ötürü bilinçsiz bir şekilde yüklediği “manâ”lardan ve zamanla gelişen aşk duygusunun kendisinde yarattığı değişiminden meydana gelen kesitleri bize aktarıyor. Somurtkan Pankraz Fakirlik içinde yaşayan Pankraz iş yapmayan ve her daim mızmız somurtkan bir çocuktur. Bir gün kardeşiyle yemek yüzünden kavga etmesiyle sırra kadem basar. O günden sonra onu gören olmaz. Ve zamanla kendini bambaşka bir yerde bulur. Olaylar, işin içine güç,konum ve aşk girdiği için çok farklı devam ediyor. Aşkın, sevginin paylaşmadan dahi nasıl bu kadar derinden hissedildiğini/hissedilebileceğini gösteren Pankraz ve bu sevgiden kan emiciler gibi beslenen soylu bir ailenin kızı olan Lydia’nın aslında kendi ruhunu ne kadar sevdiğini, kendine ne kadar âşık olduğunu ve insan duygularının ne kadar suîstimal edilebileceğini gösteriyor. Köyde Bir Romeo-Juliet Sanırım bu, Seldwyla İnsanları’nın en güzel öyküsüydü. Diğer öyküler gibi genel olarak soylularla değil, çiftçi aileler arasında yaşanıyor. Zamanla hırslarına yenik düşerek birbirine düşman olan iki çiftçi… Babalarının hırsı yüzünden birbirine kavuşmaya çalışan iki genç ve bu hırs yüzünden dağılan aileler. Son iki öyküde de Shakespeare imgesi çok belirgin işlenmiş. Kısacası trajik ama bir o kadar da insanın içini eriten bir aşk öyküsü. "İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için."
Seldwyla İnsanları
Seldwyla İnsanlarıGottfried Keller · Cem Yayınevi · 199015 okunma
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.