Gönderi

·
Not rated
İranlı Hafize Hanım "Bakın" dedi, "Şu bizim Karagöz bahçesinde Feyyaz'ın oyunlarından birini seyretmişsinizdir mutlaka." Onay geldi, "Elbette." Feyyaz, Trabzon'un meşhur Karagözcüsüydü ve burada hazır bulunanların hepsinin yolu hiç olmazsa çocukluklarındaki Ramazan gecelerinden birinde ya da bir bayram günü o bahçeden geçmişti. "İşte o perdenin üzerinde konuşan, edip eyleyen, didişen, seven, kavga edip barışan onca suretin hepsi de birer gölge değilmi?" "Öyle." "Peki. Perdenin arkasına geçebilsek; o ozaman onların asıllarını, daha önemlisi onları hareket ettiren eli fark etmez miyiz?" "Elbette." "İşte bu dünyadaki her şey o kadar gölge. Perdenin bu tarafında hepimiz birer gölgeyiz aslında. Oyun bittiğinde bir püf!" , muhayyel bir mumu söndürür gibi boşluğa üfledi, "Mum söner. Oyun biter bütün suretler de Karagözcünün kutusunda bir araya konur, kaldırılır. Geriye ne suret kalır ne perde." "Peki, her şey bu kadar gölgeyse bunca acı ne olacak?" İranlı Hafize hanım. "Her şeyin gölge olduğunu bir kere fark edince, artık can acısa da bir acımasada bir. O zaman bitmez zannettiğin her türlü çile de biter. Hem öyle bir biter ki artık bitse de fark etmez bitmese de fark etmez." / Nar Ağacı
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127.6k okunma
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.