SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim; bir bakıma, bu sürgünün bir süreği.
Bütün törenlerin şölenlerin âyinlerin dışında
Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim,
Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da...
Uzatma, Dünyâ sürgünümü benim...
Güneşi, bahardan koparıp
Aşkın, bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime...
Âh uzatma, Dünyâ sürgünümü benim...
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil,
Ayaklarımdan belli.
Lambalar eğri,
Aynalar akrep meleği.
Zaman; çarpılmış atın son hayali
Ev; mîras değil, mîrasın hayâleti...
Ey gönlümün doğurduğu,
Büyüttüğü, emzirdiği,
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği.
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma, Dünyâ sürgünümü benim...
Bütün şiirlerde söylediğim; sensin.
Suna dedimse sen, Leylâ dedimse sensin.
Seni saklamak için, görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam, öylesine âşikârsın sen, bellisin...
Kuşlar uçar; senin gönlünü taklit için.
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini.
Deniz, gözlerinden alır sonsuzluğun haberini.
Ey gönüllerin en yumuşağı, en derini.
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma, Dünyâ sürgünümü benim...
Sezâi Karakoç