Gönderi

Gene her akşamki telaşlı çabukluk var yürüyüşümüzde. Yaklaşan gecenin mürekkep mavisine boyadığı tabiatın ortasında, o koskocaman ve korkunç bir bunalım geçiriyormuşçasına çarpık duran ağacın bulunduğu yerde birdenbire yokuş aşağı yürümeye başlıyoruz, sanki boşluğa yuvarlanıyor ayaklarımız. İşte o noktadan karşıya bakınca Viviers'nin bir yanıp bir sönen, hiç durmadan göz kırpan ışıklarını farkediyoruz. Gün boyunca uzayıp giden yorgunluklarının tutsağı insan sürüsü, bu artık gökyüzünde değil, toprağın yüzünde göz kırpan ışıklara yürüyor şimdi; karanlık çökünce bütün yorgunluklar gibi bütün umutlar da birbirine benziyor nedense: hepimiz birbirimize benziyoruz. Ötekiler gibi ben de kendi ışığıma doğru koşuyorum.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.