Görüyorum ki, baş
ka yollardan gittiğimiz halde ikimiz de aynı neticeye varmışız:
ikimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı... Eğer birbiri-
mizde bunu bulursak harikulade bir şey olur... Asıl ehemmiyeti
olan budur, öteki meseleler ikinci derecede kalır... Kadın, erkek
münasebetlerine gelince, hiçbir zaman korktuğunuz cinsten bir
insan olmadığıma emin olabilirsiniz. Gerçi başımdan geçmiş
maceralarım yok, fakat kendim kadar hürmet etmediğim ve
kendim kadar kuvvetli bulmadığım bir insanı sevebileceğimi
aklıma bile getirmedim. Demin tezlil edilmekten bahsettiniz.
Bir erkeğin buna müsaade edebilmesi bence kendi şahsiyetini
inkâr etmesi, asıl kendini tezlil etmesi demektir. Ben de sizin gibi tabiatı çok severim, hatta diyebilirim ki insanlardan ne kadar
uzak kaldıysam tabiata o kadar sokuldum. Benim memleketim
dünyanın en güzel yerlerinden biridir. Tarihlerde okuduğumuz
birçok medeniyetler oralarda kurulmuş ve yıkılmıştır. On on
beş asırlık zeytin ağaçlarının altında yatarken bir zamanlar
bunların mahsulünü toplayan insanları düşünürdüm. Çam
ağaçlarıyla kaplı dağlarında, insan ayağı basmamış zannedilen
yerlerde mermer köprülere, işlemeli sütunlara rastlardım. Bunlar benim çocukluğumun arkadaşları, hayallerimin mevzuuydu. O zamandan beri tabiatı ve onun mantığını her şeyin
üstünde tutarım. Bırakalım, arkadaşlığımız da tabii yolunda
yürüsün. Biz ona suni istikametler vermeye, peşin kararlarla
onu bağlamaya çalışmayalım!"