bir pazar günü hava soğuksa ve yapacak hiçbir şey bulamazsa insan gogol'un kapısını çalar. o kapının ardında sıcacık bir dünya vardır, insanın yüreğine ferahlık verir. burun öyküsü de o dünyaya aitti, sanki gogol karşıma oturmuş da şahit olduğu o akıl almaz olayı heyecanla anlatıyordu bana, sonra benim aklımdan geçen soruyu benden önce kendisi soruyordu: "bir burun nasıl kaybolur?" böyle saçmalık mı olur, üstelik yazarlar böyle bir konuyu nasıl işleme cesareti gösterir? ama bazen böyle şeyler olurdu, insanın olmaz dediği şey binde bir de olsa, olurdu.