'Melek ve Değerli Ablası'na - demişti bir dost ve ekleyerek ardına:
Bir sonbahar günüydü, hava matem kokusuna bürünürken
Gölün buz gibi soğukluğu çekti içine narin bedeni
İncecik, parıltılı saçlarıyla, o güzel yüze nasıl kıydın ey kara göl!
Düşünmedin mi hiç arkasından bir bir eriyen yürekleri?
Şimdi dağ gibi baban hangi köşede dökerdi göz