Gönderi

"Niye intihar etmemişti sanki? Ne diye uzun uzun nehri seyrettikten sonra itiraf etmeye karar vermişti? Yaşamak arzusu yenilemeyecek kadar güçlü müydü ki? Svidrigaylov bile, ölümden bu kadar korkmasına rağmen onu yenmemiş miydi? Raskolnikov, büyük bir acı ile bu soruyu kendisine soruyor, kendisinde ve inanışlarında derin bir yanılma bulunduğunu, belki de daha o zaman, sulara eğilip baktığı sıralarda sezmiş olduğunu bir türlü anlamıyordu. Bu ölüm korkusunun, belki de gelecekteki başarısının müjdecisi, yeni bir hayat görüşünün habercisi ve geleceğinin garantisi olduğunu aklından bile geçirmiyordu. Aslında ilk kez orada yeni bir hayat kurma yolunda bir karar vermişti. Ama o bunu zayıflık ve korkaklığa yorumluyordu. Hapishane arkadaşlarına bakıyor ve onların hayata karşı duydukları sevgi ve bağlılığa hayret ediyordu. Ona öyle geliyordu ki, arkadaşları hapishanedeyken hayatı, özgür oldukları zamankinden daha çok seviyorlardı. Bazıları ne korkunç acılar çekmişler, nelere katlanmışlardı. Bir güneş ışığına bu kadar değer verebilirler, onun hiç görmediği bir bölgedeki bir koruluğu bu kadar delice özleyebilirler, kaba bir köylü kızı olan sevgililerinin hayaliyle bu derece avunabilirler ve bütün bunlardan dolayı bunca acılara katlanabilirler miydi? Bunlar Raskolnikov'u şaşırtıyordu. Demek insanoğlunu yaşatan ümitleriydi."
·
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.