Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

168 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Engereğin Gözü, muazzam bir roman. Yanlış bilmiyorsam da Livaneli'nin hakkında en çok övgü dizilmiş eseri. Bu kadar övülmüş bir eseri okumak da kolay değildir. Beklenti hep üst düzeyde başlarsınız. Ben en azından o hisle başlıyorum okumaya. Engereğin Gözü'ne de aynı yüksek beklentilerle başladım ve gerçekten de bahsedildiği gibi merakım ve beklentim kitabın ilk cümlesinden son cümlesine kadar hiç düşmedi. Konunun kurgulanması dikkat çekiciliğini artırır nitelikte. Sonuçta hepimiz Osmanlı'nın kötü dönemlerindeki taht kavgalarını, isyanları ve entrikaları okuduk, derslerimizde gördük. Bu konuda belli bir bilgi birikimine sahibiz. Fakat, gördüğümüz dersler veya okuduğumuz kitaplar bizlere bu konuyu asla bu şekilde dürüst yansıtmamıştı. Livaneli bir söyleşisinde bu kitabı "iktidar alevinin çevresinde dönen pervaneler"i anlatmak için yazdığını söylemiş. Kendi romanını yazarın kendisinden daha iyi özetleyemeyiz değil mi? İktidar alevinin yakınlarında dans etmek farklı derecede yanıklara sebep olabilir ve bu yanıklar her zaman iz bırakır. Sadece kişi de değil, imparatorluğun tarihinde de. Bize anlatılan harem dünyasının cıvıl cıvıl olması gerçeğinin üzerindeki perdeyi çekip alıyor Livaneli. Görkemli, binlerce odalı Osmanlı saraylarının nasıl büyük bir hapishane de olabileceğini gösteriyor. Hazır olmadan, elde etmeden verilen sınırsız kudretli gücün hırsının nelere yol açabileceğini anlatıyor. Siyasetin ve gücün büyüsü insanı etkisi altına aldı mı, mantıklı düşünme yetisini de ondan alıp götürüyor, ve Osmanlı saraylarında güce ulaşan sadece padişahlar olmuyor, yeri gelince bu hırsın en büyük zararı da padişaha dokunuyor. Livaneli, romanını tarihi roman olarak değerlendirmiyor. Zaten bu şekilde bir değerlendirme romanın üzerinde durmak istediği noktanın anlaşılmasını fazlasıyla zorlaştırır. Kitap, detaylı psikolojik tahliller yapıyor. Efendi-köle diyalektiğine bir bakış açısından yaklaşarak bizleri Habeş Süleyman Ağa'nın gözlerine götürüyor. Ağa'nın bakış açısından padişahı sevmek, tapınmak; yeri geldiğinde onun da bir insan olduğunu idrak etme ve yetersizliklerini görmek... Verilen küçük ipuçları ile kitapta anlatılan dönemin hangi padişahın saltanatı olduğu bariz anlaşılıyor. Fakat bahsi geçen padişahın adı verilmiyor. Şehzadeler, valide ve saraydaki üst düzey kimsenin bahsi geçmiyor. Bu da demek oluyor ki odaklanmak istenilen asıl nokta, o şartlar altında insanların yaşadıkları ve yaşadıklarına karşı verdikleri tepkilerin detaylı incelemesi. Küçükken kendisinin son anda kurtulduğu ibrişimin kardeşlerinin boğazına sarıldığına tanıklık eden ve yıllarca kafesinde öldürülmeyi bekleyen bir genç adam romandaki padişah. Çocukluğunu ve gençliğini bu korkuyla yaşamış bir insana bir anda padişah olduğu söyleniyor. Böyle bir gücü idrak etmek kolay değil, üzerinde yaşadığı topraklardaki her canın üzerinde hakkı bulunduğunu öğrenen birinin bu güce sağlıklı bir tepki vermesi de elbette beklenemez. Romanın konusundan ve nasıl işlendiği kadar kullandığı üslup da kitabı üst düzey bir edebiyat örneği yapan unsurların başında geliyor. Anonim Türk edebiyatından esinlenmeler de yakalıyorsunuz, günümüze yakın bir dil de. Kısacası Livaneli gerek kullandığı üslupla, gerekse kurgusuyla bizlere o dönemin karanlığını gerçek anlamda yaşatıyor. Atmosfer muazzam! Tarihi yalnızca dayandığı bir arka plan olarak kullanıp üzerine çıktığı kule hiç sallanmıyor. Geçen sefer de vurguladığım gibi; Livaneli'nin kalemi gerçekten çok kuvvetli ve cesur.
Engereğin Gözü
Engereğin GözüZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201916,3bin okunma
··
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.