Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

157 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
“KORKMA ÇOCUK, BİZ O CENNETE HİÇ ALINMADIK.” **youtu.be/1G4isv_Fylg Şeytanın cennetten kovuluş hikayesiyle başlarken, insanoğlunun Tanrı'nın yüzünü kara çıkaracağını bile bile devam etmekten kendimi alıkoyamayacağım bir hale dönüştü bu roman. “Yelken geren rüzgarlı yer” anlamına gelen Gerence rüzgarının hakim olduğu bir kasabada yine aynı isimde bir teknede varlığı herkes tarafından yok sayılmış, görmezden gelinmiş, görülse de tüm nefretleri üzerine çekmiş bunun sebebini sorgulayıp duran Adile. Ve nefretin üzerine çullanmasıyla dayanıklılığını daha fazla koruyamayan Adile'nin kendisi de dahil kasabanın tüm kötülüğünün günahını üstlendiğini düşündüğü ahraz oğlu İsrafil… İsrafil'in ahraz olması, şeytan olduğundan kuşku duyulmayan Adile'nin oğlu olarak nitelendirilmesine rağmen kötülüklerin içinde üç maymun misali durabildiği için bir melek olarak kalmasına sebepti aslında, bunu kimse bilmiyor. Tıpkı ana oğlun yaşamlarını sürdürdükleri çöp toplayıcılık görevinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmedikleri gibi… Adile daha fazla yara almamak için kabuk bağlayıp iyice küçülmeye başlarken, İsrafil ise nefretin eksilmediği kasaba halkının içinde ying yang sembolünü hatırlatan bir beyazlıkta ortaya çıkan ağaç ustası Yusuf ile birlikte kökleniyor yavaş yavaş. Vasil ve Marika, İsrafil'in can dostu Mavi ve tabii ki Zehra, tüm karakterler yeryüzünde iyiliğin bir parçasına tutunma arayışıyla birbirlerini nemli gözlerinden tanıyor, acılarını konuşmadan paylaşabiliyor, puzzle parçaları gibi birleşip sımsıkı bir vücut haline geliyorlar, belki de hiçliğe karşı bir zırh… Hayal gücünün sınırları yoktur denir. Evet yoktur, olmamalıdır da zaten ama algıların çokluğu hislerin bir noktada birleşmekte zorlanması her seferinde bu yoldan uzaklaştırır bizi. Belki de bu yüzden bir veya birkaç duyusunu kaybetmiş insanların hayal gücü sınırsıza çok daha fazla yakınlaşır. Çok örneği vardır bunun, Aşık Veysel gözleri görmezken en güzel notalara basmış, en içli şarkıları söylememiş midir? Müziğin filozofu olarak bilinen Beethoven duyamadığı notalarla alkışları birleştirip bize bir şölen sunmamış mıdır? Aynı şekilde Ray Charles jazz müziğin doruğunu yaşatmamış mıdır hayalindeki piyano tuşları ve vazgeçmediği umutlarıyla? Onlarca örnek var bilmediğimiz, bilip de atladığımız, görmeyen, duymayan, ressam, müzisyen, yazar veya şair, sanatın çeşitli kollarında kendini göstermiş onlarca insan... İşte, İsrafil de işitmemenin şanssızlık olarak düşünüldüğü bu yerde, dünyanın sınırlarını genişletip daraltma kabiliyetini keşfederek sınırları olmayan bir dünya kuruyor kendine. Onun ahrazlığı, kulakları tıkayıp duygulara, hislere kulak vermeye iyiliğin görülmez izini sürmeye, hayal gücü girdabına işaret eden bir yönlendirme. Sevdayı isyanla karıştıran, her hayırdan bir şer, her esenliği bir habaset olarak algılayanlara inat yepyeni bir bahçe yaratıyor kendine. Hurafeler, insanların inandığı temelsiz batıl inançlar belki de içlerindeki kötülüğe bir taş daha koyarken o hayallerini inşa ediyor kaybolmaktan, kaybetmekten korkmayarak.. Yine aynı şekilde hislerin ve sevginin en saf halini taşıyan bir hayvanın -köpek dostu Mavi'nin- ve ağaçlardan başka dostu olmayan Yusuf'un hayatında yerini almış olması hiçte tesadüf olmuyor bu durumda. Sinestezik algılar cumhuriyetini ilan etmiş, hakimiyet sürüyor bu kitapta. Görüntüler kokulara, kokular renklere, renkler hislere karışıyor. Karanlığın, gün aydınlığının kokusu, deniz ve rüzgarla beraber yayılıp geliyor. An'lar ve görüntüler ile iç içe geçiyor. Kendi ismine olan aşkını hissettirerek okuru tuzlu ve maviliklerle dolu bir yolculuğa çıkartırken mesleğinin getirdiği birikimle birlikte mitolojik hikayelerden oluşan bir doyuma ulaştırmış, ilk romanını hakkını fazlasıyla vermiş Deniz Gezgin. Benim iyi ki okumuşum dediğim bu kitabın içinde hikayenin en tatlı karşılığını bulduğu bir müzik kutusu** saklıydı, ben zihnimde onun çarkını çevirip dururken siz de bu kitabı okunması gerekenlerin arasına eklemelisiniz mutlaka. Kimimiz cennet ağacı hayalinde, kimimiz memleket özlemi içinde, kimimiz de rüyalarının tatlı düşlerindeyken, yaşamın bizi alıp götürdüğü, kaybolmak üzere hissettiğimiz bir noktada bile olsak gönül gözümüzün kapanmaması dileğiyle. Keyifli okumalar.
Ahraz
AhrazDeniz Gezgin · Sel Yayıncılık · 20124,874 okunma
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.