Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bitkiler, Hayvanlar Ve Canavarlar...
Af dilemek istediğim birkaç canlı türü var. Bunlar bitkiler, hayvanlar ve çocuklar. Ama sadece çocuklar. Şimdi size hem kendimden utandığım, hemde iyi ki yaşamışım dediğim birkaç şeyden söz edeceğim. Öncelikle bitkilere verdiğim zarardan ne kadar utandığımı anlatacağım. Ancak aynı zamanda bunu iyi ki yaşamış olduğumu da söyleyeceğim. İşte tamda
·
23 görüntüleme
Quidam okurunun profil resmi
Açıkçası, fazla duyarlı bir yazı olmuş. Öyle ya da böyle bizler de doğanın bir parçasıyız(?). Doğal dengede bir rolümüz var. Yani, çiçeğe, böceğe, sürüngene, memeliye vs. habitatlarımızda bulunan herhangi bir canlıya direkt veya dolaylı yoldan zarar verme ihtimalimiz var. Bu sadece bizim için değil, her canlı için geçerli bir durumdur. Bence, ihtiyaçtan ötesi sıkıntı doğuruyor. İnsan popülasyonlarının ulaştıkları sayıyı düşününce de; ihtiyaçlarımız, doğal olarak doğaya zarar veriyor. Çünkü, ihtiyaçlarımız sonsuz denilebilecek kadar büyük değerlere ulaştı. Sporculardı, vejeteryanlardı, ekmekçilerdi, çikolatacılardı vs. derken milyarlara ulaştık. Doğanın doygunluk seviyesini aştık. Bütün problemler de burada başladı. Naçizane fikrim, üremeyi durdurmamız gerektiğidir. Doğal denge tekrardan oluşacaksa eğer, bu çoğunluğun kısır yapılmasıyla ya da yok edilmesiyle olur. İlki, şimdilik hayalden öteye gidemez. İkincisi ise doğanın takdirine kalmış durumda. Öyle ya da böyle bir gün açgözlülüğümüz cezalandırılacak. Bu açgözlülüğümüz yüzünden, diğer canlıların da korkunç boyutlarda etkilenmiş olması; benim için hem üzücü, hem utanç verici. Gerçekten öyle. Ama bunun öğretilerle veya bilgilendirilmeler ile önüne geçebilme imkânımızı düşük görüyorum. Neredeyse imkânsız. Uzun lafın kısası, ufak tefek eğlenceler ve gösterişler doğadaki çoğu canlıda vardır. İlla çocuklara bir öğreti vereceksek eğer; dengenin bir parçası olmayı ve aşırıcılığın zararlarını öğretmeliyiz.
2 önceki yanıtı göster
KübraNur Şayan okurunun profil resmi
Ahmet bey, Halime hanım ve İbrahim bey söylediğiniz her şeye gerçekten katılıyorum. Ne yazık ki hayatta kalabilmemiz için başka bir canlının hayatına son vermek zorundayız. Lakin mecbur kalındığında yapabileceğimiz bir şey yok. Benim en büyük sözüm hiç gereği yokken yaptığımız aşırılıklar. Bizim en temel sorunumuz anormal bir durumu normalleştirmiş olmamız. Yoldan geçen herkes bir bitki koparmanın önemini yeterince idrak etmiyor. Oysa o an bir canlıya son veriyor, bir katil oluyor ve bunu öylesine yapıyor. Hayatta kalabileceğimiz kadar avlanmak mecbur olduğumuz bir şey. Ancak mecbur olmadığımız o kadar çok şey var ki. Öyle bir duruma geldik ki hiçbir canlıya zarar vermeden hayatımızı sürdürebileceğimiz bir yolumuz olsaydı biz insanlar yine de bir canlıya zarar vererek hayatta kalabileceğimiz yolu tercih ederdik! Diğer yolu tercih edip kimseye zarar vermeden yaşayacak insanlar öyle az ki. Ancak çözümün insanları kısırlaştırmak ya da yok etmek olduğuna inandığımı söyleyemeyeceğim. Çünkü o zaman varoluşun hiçbir amacı kalmaz. Eğer bir canlıya zarar verdiğimiz için türümüz yok edilecekse bu diğer canlılar içinde geçerli olacaktır. Aşırılığımız içinde aynı durum söz konusudur. Bu durumda doğru düzgün hiçbir canlı kalmayacaktır, bir canlı türü mutlaka aşırılığa başvuracaktır ve bu da varoluşun sonunu getirecektir. Yani aşırılığa kaçan türlerin yok edilmesi kısmı bana pek çözümmüş gibi gelmiyor. Ancak ilkel yaşama dönmek çözüm olabilirmiş gibi geliyor. Mesela şu evlerden kurtulabiliriz, internetten, telefondan, elektronik aletlerden, buzdolabından vb. Öyle yaşanır mı diyeceksiniz ama yaşanır efendim. İmkanlar kısıtlı olacak ve çok zor olacak. Ama ne olacak biliyor musunuz? Herkes gerektiği kadar katil olmayı öğrenecek. Doğadan sadece gerektiği kadarını almayı başarabilecek. Gerektiği kadarını elde edebilmek için paradan daha büyük bedeller ödeyecekler. Bu yüzden daha fazlasına ihtiyaç duymayacaklar. Bir kasaba gidiyoruz ya hani, para verip alıyoruz. Boşu boşuna ölen bir çok hayvanı para karşılığında satın alıyoruz. işte bunlar ortadan kalktığı zaman biraz et için para vermek yetmeyecek. hayatta kalabilmek için avlanmamız gerekecek ve bu durumda hayatın önemini bir kez daha anlayacağız. Anladıkça vicdanımız gelişecek. Vicdanımız geliştikçe de başka canlıları katletmenin korkunçluğunu algılayacağız. Doğayla iç içe kaldığımız vakit, başka canlılarında yaşamak için öldürmek zorunda olduğunu anlayacağız ve çocuklarımız için endişeleneceğiz. Bize yapılmasını istemediğimiz şeyleri yapmamaya çalışacağız. Dostluğu öğreneceğiz sonra. Başka hayvanlarla dost olabilmeyi, konuşabilmeyi, insanlarla yüz yüze zaman geçirebilmeyi. köpeklere taş atan insanlar köpeklerle yaşaması gerektiğini anlayacak ve onları sevmeye başlayacak. Rahatlık bizi kötüleştiriyor arkadaşlar. Fiziksel sağlığımız için iyi olabilir ancak ruhsal olarak birer canavara dönüşüyoruz. Ben bir canavar olarak 1000 yıl yaşayacağıma iyi biri olarak 1 yıl yaşamayı tercih ederim. Ayrıca kafamız daha çok çalışmaya başlayacak. Daha yeni buluşlar, daha yeni icatlar geliştireceğiz. Bir şeyler yapabilmek ve düşünebilmek için bir çok zamanımız olacak! Rahat bir hayatımız olmayacak ancak gerçek bir hayatımız olacak! Doğa daha değerli ve daha renkli görünecek gözümüze. Fakat ne yazık ki öyle bir noktadayız ki bu dediklerimin olması yok denecek kadar az derecede düşük bir ihtimal. İnsanları bu lanet olası canavarlaştıran sistemi reddetmeye sevketmek imkansız gibi bir şey. Çünkü hemen hemen herkes bu canavarlaştıran sisteme gönüllü ve halinden memnun. Geriye kalan az sayıdaki bilinçli insana da durumu anlatmaya çalışmaktan başka yapılabilecek bir şey kalmıyor. Ancak şuna eminim ki böyle devam edersek ve işleri her gün daha da abartmayı kesmezsek bir gün doğanın gazabına uğrayacağız. Stephen King'in Carrie diye bir kitabı vardır bilirsiniz mutlaka. Orada şuna benzer bir söz vardı tam hatırlayamadım ama şuna benziyordu: ''Onun bir gücü vardı. Doğa üstü bir gücü. Mümkün olduğunca iyi kalmaya çalışmıştı. Ancak bir gün patladı. Fakat bu normaldi. Çünkü kimin sınırlarını zorlarsanız, kimin üstüne bu kadar giderseniz, kimi bu kadar sınarsanız o bir gün mutlaka patlar. Ve biz onun sınırlarını zorlamıştık. Bunu hak ettik. ''
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.