Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

472 syf.
·
Puan vermedi
İlk önce belirtmeliyim ki; çok güzel olacak şekilde GALAT-I MEŞHUR adı verilen eserin alt başlığı veya diğer adı, "Doğru Bildiğiniz Yanlışlar". Daha ilk başta; kendinizin yanlış, yazarının doğru bildiği yaklaşımı veriyor yazar kitabında. Bu, okuru cahil ve dolayısıyla 'ötekini "aşağı" kendini üstün gören anlayış ve yaklaşım' eserin içine de sinmiş. Böyle insanlardan, yazarlardan ders almak istemiyor insan. Ama bu önemli ayrıntıya (!) takılmadan eseri okursanız çok da istifade edebilirsiniz. ... Eserde, her ne kadar fazlasıyla dağınık işlense de, özellikle popüler ve dahi klasik pek çok konuda, yazarın kendisinin de sıkça bahsettiği "Bizim Mahalle" (syf.171; 182; 309; 407; vb) açısından bakış açısı ve sorgulama görüyorsunuz ilk bakışta. Ama aslında; Güncel üzerinden klasiğe, geçici olandan kalıcı bir değere sahip olabiliyorsunuz okuduklarınızla... Nasıl mı? Çok ilginçtir ki; -yakın tarih vb pek çok konuda aslında- sağ ve sol anlatılar, grupların özellikle kitlelerini harekete geçirecek özelliğe sahip temel taşları, birbirlerine de çok benziyor olduğunu fark ediyorsunuz... Kitaptaki pek çok veri yada yaklaşım niteliğindeki cümle aslında her kesimin donesi.. hem de; her (sosyolojik) taraf, öteki tarafın bu donelerden ve insancıl yaklaşımlardan yoksun olduğunu düşünüyor, zannediyor yada her mahalle, kendi içinde öteki mahallenin kötülüğünü ima ediyor, aynı doneler üzerinden. Kitap, yakın zaman ve dolayısıyla tartışmalı denebilecek nokta ve açılar içermesi nedeniyle, kitaptan az alıntıda bulunacakken, -görüleceği üzere ve görülmesi için- çok sayıda alıntıda bulundum... ... Okuyucu, yazılanları, 'yanlı olan "cevap verme" şeklinde değil, çoğu kez "soru sorma" şeklindedir' diye düşünürken bir bakıyorsunuz yazar "Soru, aslında yanıttır..." (syf.214 ) diyor zaten. Zaten öyle değil midir hep? Bu da yadsınacak değildir elbet. Hattâ çok güzel, unutulmaması gereken ve her görüş için kullanılacak çok güzel veriler bile veriyor yazılar kendi içlerinde... Hatta bu konuda yazarın arşivi, araştırmacı gazeteciler için bile bir hayli "zengin" aslında... Gel gör ki; bu güzel veriler, "doğru mantık ve sonuç, yazarın yalnız kendisinde" imiş gibi, "bu verilerden sadece yazarın söylediği sonuca varılır" mış gibi işliyor konuları. Oysa pek doğal olarak başka sonuçların da çıkarılabileceği mantalitesiyle yazılsa insan çok daha bir zevkle okur eseri. Ancak bu haliyle bile eserden alınabilecek çok şey var. Muhaliflerinin bile. ... Yazar, sayfa 341'de; "Batı, "İslam ve terör" konusunda ısrarla tarihten tek örnek veriyor: Hasan Sabbah!" diyor. Bu doğru ama işin garibi bu ve benzeri yaklaşımlar -yazar kendisi dahil- Türkiye'de de hep yapılıyor. Kaç insan veya grup (soy, cemaat, topluluk, görüş, hareket, parti vb) bunu yapmıyor ki?. Herkes; kendi haklılığını, doğruluğunu, üstünlüğünü, ötekinin haksızlığı üzerinden veya ötekini şeytanlaştırma, düşmanlaştırma üzerinden sağlıyor. Doğruluğunu, ve ilkeliliğini, ötekinin yanlışı üzerinden değil de, kendi erdem veya faziletini artırma üzerinden kaç insan, kaç grup hattâ kaç devlet ortaya koyuyor? Batı veya daha geniş anlatımıyla her "öteki" nin ikiyüzlülükleri ortaya konurken "samimi" ve "doğru" tarafları neden göz ardı ediliyor. Demek o ki; "sütten çıkmış ak kaşık" yok; "hatasız kul olmaz" gerçeğinden hareketle hatalarıyla seveceğiz biz insanlar birbirimizi. Böyle sevemediğimiz müddetçe de, ne içimize, ne ailemize, ne toplumumuza ve ne de dünyamıza "barış" ve "huzur" gelecek değil! ... Yazarın da dediği gibi "Önyargıları yıkmak zorundayız... Yanlış, hatalı olanı cesurca dile getirmeliyiz." (s.12) Buna yazar da dahil. En güzel nasihatleri yapanlar, aynı zamanda nasihatlere muhtaç olanlar olabiliyor örnekteki gibi... ... bu kitapta da olduğu gibi, tüm okumalardan ve yazarlardan alınacak çok şey var. Ancak onlar gibi düşünmek, onların vardığı sonuçlara aynen varmak durumunda değiliz. Her birey, gerçekliği kendi açısından görür ve keşfeder. Diğer tüm bireylerden de yararlanır. Zenginlik katar diğer bireyler. Diğer yandan, Yararlanmak zorundadır da. Çünkü yaşam kısa ve gerçekliği bilerek veya bilmeden manipüle eden insanlar hiç te az değil. Ve bu arada yaşam geçiyor. Herkesin vardığı sonuçlar yada gittiği yollar, çok samimi olunsa bile, birbirinden farklı olabiliyor. Bu zor şartlarda gerçekliği olduğu gibi keşfetme derdimiz var ortak olarak. Bunun için "öteki"ne ihtiyacı var herkesin.. diğer bir deyişle; "Herkes ötekine muhtaç; sevemese bile saygı duymak zorunda!" ötekine, diğer mahallelere... Kendisinin aynı zamanda "sosyal bir varlık" olduğunu fark etmiş her insan için bu, aynı zamanda sindirilmesi gereken bir besin değerinde, görmüş ve hatta yemiş olmak bile yetmez... ... Kitaptan Bir örnek ile incelememi bitirmek istiyorum, şikayet anlamında: "Kitlelerin; bilgilenmeye-mücadeleye değil, inanmaya ihtiyacı olduğu dönemlerde ortaya çıkan bu "yeni aydın" sorununu irdelemeliyiz! Konuyu açmalıyım... Kimi entel takılır. Adı; Ahmet'tir, Hadi'dir, Gülay'dır, Oral'dır. Kimi dantel takılır. Adı; Sezen'dir, Halil'dir, Sinan'dır, Kadir'dir." (syf. 417) derken; fikir-olay-kişi eğrisinde, fikir seviyesinden doğrudan kişi seviyesine düşüyor yazar... Çok kişi;"yazar, aydın, sanatçı vb. önde giden insanlar hep aynı noktada düşmüyorlar mı? İstemeden uzayan incelememi daha fazla uzatmayayım.. Sizi, alıntılar ve kitapla başbaşa bırakıyor, iyi okumalar diliyorum..:) Kalın sağlıcakla..
Galat-ı Meşhur
Galat-ı MeşhurSoner Yalçın · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016904 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.