Gönderi

Ada minnettar ve mutlu bir şekilde doğaüstü gözlerine baktı. "Yapabilseydim sana sarılırdım," dedi kısık bir sesle. Dawson gôzlerini Ada'nın yüzünde dolaştırdı ve dudaklarında takıldı. Boğazını temizleyip önüne dönerken derin bir nefes aldı. "Bunu senin için daha kolay bir hale getiremediğim için üzgünüm." "Dert etme. Zamanla dövmenin etkisi geçecek. Bir de seni büyücülerden uzak tutmak var tabii. O ürkütücü yaratıklarda ne buluyorsun ki?" "Lavina'yı çocukluğumdan beri tanıyorum aslında." "Ya Amona'yı?" dedi Ada yatağın örtülerini kenara çekerek yastığını açığa çıkarırken. "Çocukken de mi sana böyle davranıyordu?" dedi burnunu kıvırarak. Dawson gülerek başını iki yana salladı. "Hayır. Sadece Lavina'yı tanıyordum." Kendini zorlayarak gözlerini üzerinden ayırdı ve saatini kontrol etti. Bugün nöbet tutma sırası ondaydı. Birkaç dakika içinde aşağıya inmesi gerekiyordu. "İyi uykular, tüysüz." Yüzünün hemen yanına düşmüş olan saçları tutarak yavaşça okşadı. Dudaklarını kulağına yaklaştırırken Ada'nın hızlanan nabzı duyup duyuyabileceği en muhteşem gürültüydü. "Yapabilseydim mümkün olan her şekilde seni severdim," dedi ve belki de hayatında ilk defa korkak davranarak gözlerine bakmadan ortadan kayboldu. Ada elini karnına bastırarak kendini arkaya bıraktı. O çıkıp gittikten sonra bile odaya hakim olan kokusunu alarak gôzlerini kapatırken yaşları şakaklarına aktı. Dawson'a ruhunu teslim etmek öylesine kolaydı ki kalbini acıtmaya başlamıştı.
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.