Kitabın ilk sayfasında acı acı inleyen bir köpekle yani Şarikle karşılaştım. Bu acı inlemeler bana yıllar önce istemeden yaptığım bir kötülüğü hatırlattı ve adeta o ânı tekrar yaşattı. Biraz istavroz çıkarmak gibi olacak ama paylaşmak istiyorum.
Yemek yapmayı yeni öğrendiğim zamanlardı çokta becerekli biri değilimdir yemek konusunda. Annem bir kilo kadar parça eti dolaptan çıkardı ve kuş başı doğrayıp, birazda su koymamı ve etler suyunu çekene kadar pişirmemi söyledi. Etler suyunu çekince hazırladığı sebzeleri katıp pişirmeye devam edecektim. Ama etler suyunu bir türlü çekmedi, çünkü ben bilmeden fazla su koymuşum. Hal böyle olunca ben de etin fazla suyunu dökmeye karar verdim. Koca bir kâseyi et suyu ile doldurdum ve sıra bu suyu yok etmeye gelmişti. Tam lavaboya dökecekken annemin evyeyi pırıl pırıl temizlemiş olduğu gördüm. Yağlı suyu buraya dökersem belli olacak ve annemden hem yemek yapmayı beceremediğim için hemde evyeyi kirlettiğim için fırça yiyecektim. Sonra pencereden sokağa dökmek geldi aklıma (gelmez olaydı. ) Aceleyle aşağıya bile bakmadan kaynar suyu döktüm pencereden ve bir anda tiz bir köpek ulumasıyla karşılaştım :( Zavallı, dilsiz bir hayvanı haşlamıştım. O an, o kaynar su sanki benim başımdan aşıya dökülmüş gibi hissettim. Kendime etmediğim beddua kalmadı ama nafile, yakmıştım bir kere hayvancağızı :( Utancımdan mıdır yoksa istemeden de olsa yaptığım kötülüğün ağırlığından mıdır bilmem kimseyle paylaşamadım bunu... O zavallı köpeğin acı acı inlemeleri hala kulağımda. Hem o köpek, hem Allah affettsin beni çocuk yaştaydım istemeden oldu. :(
Kitapta, benim yaktığım gibi kaynar su ile yakılmış, açlıktan ve soğuktan bir hal olmuş yara bere içinde bir köpeğin değişik deneyler yapan bir doktor tarafından, bir kaç sosis ile kandırılıp, laboratuvarına görtülerek insan olmaya kadar uzanan hikayesi anlatılıyor. Köpek kendisine et veren bu adama çok minnetardır ve peşine takılıp gitmeyi kabul eder. Başına gelecekleri hesap edemiyor gerçi şimdiki halinden daha kötü ne olabilir diye düşününce doktor ile gitmenin daha mantıklı olacağına karar veriyor.
Aslında perperişan, açlıktan ve soğuktan ölme durumuna gelmiş ama bir taraftan yaşama tutunma savaşı veren bu köpek, Rusya'da ki devrim öncesi halkın durumuna bir göndermedir. Dönemin insanları yaşamın zorlukluklarından, yoksulluktan o kadar bunalmıştır ki devrimi son çare olarak görürler. Tıpkı Şarik'in doktorun peşinden gitmeyi son çare olarak görmesi gibi... Ama ihtilal bekledikleri gibi sonuç vermemiştir halk için. Tıpkı Şarik' e insan beyni takılarak insani davranışlar vermisi beklenirken onun,hayvan içgüdülerinden kurtulamaması gibi... Rus halkına da şartlar olgunlaşmadan komünizm sisteminin dayatılması beklenenin aksine Şarik'te olduğu gibi fiyasko ile sonuçlanmıştır.
Bunlar kitabın okuyabildiğim satır aralarıydı. Daha kimbilir neler yazıyordur oralarda... Kitap bütünüylü çok eğlenceliydi kahkaha atarak okuduğum çok yer oldu. Kara mizahın dibini sıyırmış Bulgakov... Betimlemeler çok fazla olmamasına rağmen okuğum her satır gözümde film sahnesi gibi canlandı. Tek çırpıda okunacak harika bir kitap.