Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
24 günde okudu
-DÜŞÜNCELERİM- İlk olarak, kitap zevkine en çok güvendiğim insanlardan biri olan kız arkadaşımın, en beğendiği eserlerden biri olması vesilesiyle okudum Martin Eden'i. Bu kitabı okumamı bana tavsiye ettiği için ona teşekkür ederek yazıma başlamak istiyorum... -Yayınevi Ve Çevirmen Hakkında Bana kalırsa bir kitabı kitap yapan, yazarının düşünceleri, deneyimleri, yaşadığı koşullar ve kalemi olduğu gibi kitabı basan yayınevinin ve özellikle o yayınevi adına kitabı çeviren çevirmenin iş üzerindeki titizliğidir. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, basımını üstlendiği her eserinde olduğu gibi bu eserde de görevini hakkıyla yerine getirmiş. Bunu da en başta, hiçbir yazım hatası yapmayarak, mükemmel bir kapak koyarak ve sayfa düzeninde bilinen işlerinden birini daha yaparak gerçekleştirmiştir. İsmini daha önce duymadığım(çok fazla amerikan eseri okumadığım için olabilir) kitabın çevirmeni Levent CİNEMRE ise, daha önce hiç bir eserde karşılaşmadığım bir uygulamayla incelik ve düzen katmış esere. Bu uygulamada, önemli gördüğü ve kitabın yazarı Jack London'ın hayatı ile ilişkilendirdiği kısımları numaralandırıp, kitabın son sayfalarında bu yüz kırkbeş numarayı detaylı bir şekilde açıklama yapmış. Bu yeniliğin en çok hoşuma gitme sebebi, hayatımda daha önce duymadığım yazarları, şairleri, siyasetçileri ve bu insanların kitaplarını, yüzyıllardır süregelen bazı akımları ve felsefi düşünceleri hakkında bir önbilgiye sahip olmam da aracı olmasıdır. Buna ek olarak, performansını sanki eseri Jack London Türkçe yazmış gibi yaptığı çevirisiyle de taçlandırmıştır. -İnceleme Benim gibi edebiyat sevenlerin, yazılmış güzel betimlemeleri, o yazıların sahibi yazarlara hayran olan, çeşitli alanlarda bilgi sahibi olmayı seven okurlara kült denilebilecek bir eser. Hayatımda birine karşı olan aşkı bu kadar güzel anlatan başka bir eser daha okumadım. Künstlerroman dediğimiz, yazarın kendi hayatıyla bağdaştırarak yazdığı eserleri seven okurların mutlaka okuması gerektiğini vurguluyorum. Martin Eden karakteriyle yazar, gönül verdiği işe karşı duyulan arzusu, çalışması ve toplumun yaptığı olumsuz eleştirilere rağmen kendi odak noktasını koruyan, pes etmeyen birinin hayatını anlatıyor. Toplumun başarı diye nitelendirdiği durumun, insanların "başarılı" veya "başarısız" insanlara karşı tutumunu da gayet etkileyici bir biçimde anlatıyor. Son olarak yazar, "üst sınıf" ve "alt sınıf" olarak isimlendirilen eğitim görmüş ve lüks yaşantı sahibi burjuva-i kesim ile basit, zor geçinen işçi sınıfını ve bu sınıflara mensup kişilerin birbirlerine karşı bakış açılarını da gözler önüne sermiş. Bilginin, onu elde etmek isteyen her sınıf insana açık olduğu ve gerçek seviyeyi de bu bilginin belirlediğini ortaya açıkça koyuyor Jack London. -Önemli Noktalara Değinerek Çıkardığım Özet Güçlü kuvvetli, hayat konusunda epey tecrübeli yirmi yaşlarında bir denizci olan Martin Eden'ın hayatı, Arthur isimli bir gencin hayatını kurtarmasıyla ve o gencin ailesi tarafından bir yemeğe davet edilmesiyle değişmeye başlar. (benzer bir olayı Jack London'da yaşar.) Yemeğe davet edildiği evde arkadaşı Arthur ile otururken, Arthur'un kız kardeşi Ruth'u gördüğü anda ona karşı daha önce hiç hissetmediği hisler ele geçirir genç Martin'i. (Bu hisler kitabın yazarı Jack London tarafından şiirleri kıskandıracak kadar güzellikte, tabiri caizse "şairene" bir biçimde betimlenmektedir.) Geç saatlerde evden çıktığında, Martin az önce aynı sofrada bulunduğu insanların yaşadığı lüks hayata, onların derin bilgilerine, diksiyonlarına ve özellikle de güzeller güzeli kızlarına derin bir hayranlık duyar. Bu bilgili, zengin, ve görgü sahibi "üst sınıf" insanların hayatıyla kendi varoş hayatını, ve arkadaşlık ettiği diğer "alt sınıf" insanlar arasında ki uçurumun aşık olduğu kadına ulaşmasını engel olacağını düşünür ve onlar gibi olmaya karar verir. Ruth'ların evine daha sonraları da gelip gitmeye başlar, Ruth tarafından kendisine diksiyon eğitimi verilir, ondan bazı okunması gereken yazarları ve şairleri öğrenir, kütüphanelerden aldığı kitapları, kırk kanaat geçindiği odasında sabahlara kadar okuyarak zihnini salah eder. Zihnini, Ruth'a uygun olacak şekilde değiştirdiği gibi dış görünüşünü de düzeltmeye başlar. Edebiyat bölümünde okuyan Ruth'u etkileyebilmenin yolunu okumaktan değil, yazmaktan geçtiğini düşünür ve ilk hikayelerini kaleme alır. (Kitabın büyük bir çoğunluğu da Martin'in yazarlık yolculuğunu konu almaktadır ve bu yolculuk aslında, Jack London'ın yazarlığa yolculuğuyla büyük benzerlikler gösterir. ) Hırslı ve tuttuğunu koparan bir yapıya sahip genç karakterimiz, Ruth'un aşkıyla birlikte daha da tehlikeli bir hale gelir ve hayatını, geçimini sağladığı işi bırakmak gibi bir çılgın yapmakla birlikte yazmaya adar. Yazdıklarını, yiyecek parasından dahi kısarak pullayıp dergilere ve gazetelere postalayan Martin'in eserleri, niye reddedildiğini bile yazmaya tenezzül etmeyen editörler tarafından postalarla geri gelir. Hatta, ona göre kusursuz gelen bu eserler kendisi dışında kimse tarafından beğenilmez. Onlarca eseri yüzlerce kez postalayan Martin'in eserleri teker teker geri gelir ama Martin onları başka dergi ve gazetelere pes etmeksizin geri postalar ve açlık ile parasızlık içinde yeni eserler yazar. Ruth'a ulaşmak için bir araç olarak gördüğü yazarlık, onun için asıl hedef haline gelmiştir çünkü Ruth'a sahip olduktan sonra dahi Martin günlerini dört saat uykuyla geçirmeye başlar ve geri kalan saatlerde bu iş ile ilgilenmeye devam eder. Ruth ile başlayan sürpriz ilişkisi yüzünden sorumlulukları artan Martin'e, başta Ruth olmak üzere tüm yakınları, yazdığı hiçbir eseri beğenmeyen kişiler, ona para kazandıracak bir iş bulması konusunda baskı göstermeye başlar. Martin ise hiçbirini dinlemeyerek deli gibi yazmaya ve okumaya devam eder. Aynı esnada "üst sınıftan" insanlarla her şeyi konuşabileceğini düşünerek okuduğu kitaplardan edindiği engin bilgilerin o insanlarda bulunmadığını veya tamamen yanlış bulunduğunu görünce büyük bir hayal kırıklığı duyar. ve o insanlardan soğumaya başlar. Muhalif kişiliğiyle bildiklerini bu insanlara açıkça, ama sert bir dille anlatan ve aynı zamanda hala beş parasız bir işsiz olan Martin, Ruth'un ailesinin ve onların nüfuz sahibi dostlarının gözlerine batmaya başlar. Yine davet edildiği Ruth'larda günün birinde Brissenden isminde biriyle tanışır. (Jack London bu karakteri yaratırken en yakın arkadaşı, yazar George Sterling'ten esinlenir.) Zengin, sıska, korkukan uzak yüzü çökmüş, verem hastası Brissenden'in kitaplar hakkında ki bilgisi ve sonralardan öğrendiği onun yazarlık konusunda ki yeteneği Martin'in çok çok üzerindedir. Ayrıca kendisi gibi hakiki okur olan sürüyle tanıdığı vardır Brissenden'in. Günlerini Brissenden ile edebiyat üzerine konuşarak ve yazmaya devam ederek geçiren Martin, edebiyat dışı ve kötü iş olarak adlandırdığı bazı eserlerle ara sıra para kazanmaya başlar. Ama Bu işler ona buz gibi soğuk gelse de yapacağı bir şey yoktur. En yakın arkadaşı Brissenden ise onda ki yeteneği fark eden ilk bilgin kişi olur ve dergilerin saçmalık olduğunu, eserlerini yayıncılara göndererek kitap basması gerektiğini söyler. Martin ise o sıralarda bir başka akşam yemeğinde Ruth'un babasının diğer davetlisi bir Yargıç ve Ruth'un babasıyla girdiği şiddetli bir tartışma sonucu olarak gözükse de, aslında Ruth'un Martin'i istediği gibi biri olmadığını fark etmesiyle Martin sevgilisinden terk edildiğini bildiren bir mektup alır. Kendi aşk acısıyla ve hala basılmayan mükemmel bulduğu eserleri yüzünden içine kapanan Martin, günden güne durumu kötüleşen Brissenden'in ölüm haberini alır. Kaybedecek bir şeyinin olmadığı düşüncesiyle bazı eserlerini bir kaç yayınevine gönderir ve kitaplar inanılmaz satılır. Martin, daha önce yazdığı eserleri de üzerinden hiç oynama yapmadan eskiden onları yüzüne fırlatan dergilere çok büyük paralara satar ve bunu hiçbir zaman anlayamaz. Artık o zengin, ünlü ve büyük bir yazardır. Ama burada ki çelişki, o eserlerin aynısının defalarca kez reddedildiği ama şuan da nasıl bu kadar büyük ilgi gördüğüdür. Kendi kız kardeşleri ve onların Martin'e hep kötülüğü dokunan eşleri, veresiyeyi kesen esnaflar, kavga ettiği yargıç, Ruth'un ailesi hatta Ruth bile Martin'le görüşmek istemeye ve ardı ardına yemeğe davet etmeye başlar. Martin ise yazmayı tamamen bırakmıştır sadece eski eserlerinin satmaktadır. Ama kafasında sürekli, dünden bugüne ne değiştiği, kendisinin, o herkes tarafından terk edilen ve sefalete bırakılan Martin'in değişmediğini , açlık ve sefalet içinde yazdığı eserleri değişmediğini ama neden ilginin bu kadar değiştiğini sorgulamaya başlar. Hiçbir şey ona zevk vermemeye başlar. Onu dün kapı dışarı eden ama bugün tapan yakınlarının her türlü yüzsüzce yapılan maddi isteğini kabul eder. Hiçbirini kırmaz çünkü mutluluğu yeniden yakalamak için yeni bir plan yapmıştır. Çok uzaklarda bir yer alacaktır kendine ve orada yaşayacaktı artık. Gemiye binmesine bir kaç gün kala Ruth'u kendisine af dilemek üzere Martin'in evinin orada bulur. Martin kızı affeder, kendisi de af diler ama yeniden sevgili olmaz. Yeni bir başlangıç için gemiye biner, ama bu planın da onu mutlu etmeyeceğini düşünmeye başlayarak gemiden kendini atarak denizin ortasında son kez yüzdükten sonra kendini denizin derin sularına bırakarak intihar eder.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,7bin okunma
··
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.