Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

2. Bölüm: Deme olmaz olmaz, olmaz olmaz
BU DEFA, bütün dünyâya hayâl-ötesi bir refah getirecek bir proje üzerinde çalışacağız. Bu projenin hedefi, dünyadaki her bir insanı en az onbin fabrika sâhibi yapmak! Bu kadar fabrikayı nereye nasıl yerleştireceğimize gelince... Elimizde Dünyâdan başka gezegen olmadığı için, yeryüzünün bütün karalarını, her karışına kadar bu işte kullanmak zorundayız. Biz de, teknolojinin en son imkânlarını kullanarak, her bir fabrikayı bir bilgisayar boyutuna indireceğiz ve her 1,5 metrekareye birer fabrika düşecek şekilde, gezegenimizin dağlarını, sahrâlarını, ovalarını, kutuplarını, her karışına varıncaya kadar fabrikalarla dolduracağız. Dahası var: Bütün bu fabrikaları, çeşitli sistemlerle birbirine bağlayacağız. Aralarında, her bir fabrikanın her bir ünitesini içine alacak şekilde haberleşme ağları kurulacak. Hammaddeler hepsine ayrı ayrı ve ânında ulaştırılacak. Artık maddeler hiç birikmeksizin hepsinden tek tek toplanacak. Sipârişler ânında alınacak, ânında verilecek. Güvenlik sistemi, hepsini birden bütün köşe ve bucaklarıyla gözetecek ve koruyacak şekilde, tek merkezden işletilecek. Yine bitmedi. Her sâniye, bu fabrikalardan on milyar tânesi tepeden tırnağa teftiş edilecek. Böylece hergün bütün fabrikalar en az on ayrı kontrolden geçmiş olacak. Her sâniye yüzbinlerce fabrika yıkılacak, yüzbinlercesi yeni baştan yapılacak. Bu arada hizmet aksamayacak, enkazdan eser görülmeyecek. Böyle bir refah projesini hiçbir siyâsî partinin seçim vaadlerinde bulamazsınız. Ama bu projenin gerçek numûneleri etrâfımızda o kadar çok ki! Her birimiz Dünyâ nüfûsunu en az onbin defâ cebinden çıkaracak bir kalabalığı vücûdumuzda taşıyoruz. Hücre adını verdiğimiz bu topluluk fertleri, bir fabrikadan ne kadar küçükse, o kadar da muhteşem ve mükemmeldir. Eğer yeteri kadar küçülüp de bir hücre içine girebilseydiniz, kendinizi göz kamaştırıcı bir şehirde bulur ve onu fabrikaya benzetmekle haksızlık ettiğimiz sonucuna varırdınız. Bir önceki bölüm, eğer sizi bir hiçlik duygusu içine attıysa, hemen başka bir karşılaştırma yapalım: Samanyolu gibi bin tâne galaksiyi bir araya toplayın ve yıldızlarını hücrelerle değiştirin: İşte kendi vücûdunuz! Bir de bu hücrelerin meydana getirdiği dokular, organlar ve hepsinin birden içinde yer aldığı birbirinden muhteşem sistemler, bu gerçek hikâyeyi büsbütün inanılmaz hâle getirir. Bu sistemlerden sâdece ulaşım ağının boyutları ile ilgili bir rakam verecek olursak: İki insanın vücûdundaki kan damarlarını uçuca eklediğiniz zaman, Ay ile Dünyâ'yı incecik bir iple birbirine bağlamış olursunuz! İşte bu akılalmaz dünyâda her an olmazlar olur. Bu muhteşem şehirlerin her birine her an vagonlarla erzak taşınır. Her an çöpler alınır ve boşaltılır. Telefonlar durmaksızın çalışır. Güvenlik kuvvetleri her sâniye 10 milyar şehri tepeden tırnağa kontrolden geçirir. Böylece, her birimizin vücûdunda her gün nice bâdireler atlatılır da haberimiz bile olmaz. Ve her an, bu şehirlerden yüzbinlercesi yıkılır, bir o kadarı yeniden kurulur: çevreye hiçbir rahatsızlık vermeden, ortada hiçbir iz bırakmadan. Bütün bu 'olmazlar' -ve daha niceleri- biz nefes alıp verdiğimiz sırada sürer, gider vücûdumuzda. O anda biz oturuyor, yürüyor, konuşuyor, uyuyor, çalışıyor, eğleniyor olabiliriz. Hangi halde olursak olalım, yaptığımız bu "basit" işler, içimizdeki dünyânın akıl almaz olayları sâyesinde mümkün olmaktadır. Kâinat ile insan arasındaki karşılaştırmayı bir daha baştan almaya ne dersiniz? Sahife: 16, 17, 18
Sayfa 16 - Zafer Yayınları, Kâf-Nun Kitapları: 1 Sayfa sayısı: 110Kitabı okudu
·
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.