Hani sokağa çıkarız da o kadar çok birbirinden farklı insan siması ile karşılaşırız. Bineriz otobüse vapura trene, gideriz çarşı pazara, sinemaya kahvehaneye oraya buraya yine karşımızdadır o farklı simalar. Aslında biliyor musunuz o farklı gördüğümüz "simalar" var ya bizzat "biz" kendimizdir. Aynı lisan, aynı tavır, ayın yolun yolcuları, aynı, hamurun ekmekleriyiz. sadece yüzler farklıdır. İşte koca yazar Sait Faik bizleri cımbızla hayatın içinden çekip çıkarmış oturtmuş bu kitapta on yedi hikayenin içine. Hangimiz bu hikayeler bir yerlerinde değiliz ki, diğer kitapların da olduğu gibi burada da kendini yani bizleri yazmış hem de gazetecilik gözlem ve yeteneğinin harmanlamasıyla. 'Rakı Şişesinde Balık Olmak İsteyen Şair' başlıklı hikayesinde, Orhan Veli ile söyleşisi buna ne de güzel tanıklık ediyor. "17 hikaye" dedim ancak 0 on yedinci Salah Birsel'in. O da; "Balık" olarak tanımlarken S. Faik'i bunu kanıtlamıyor mu?