Gönderi

“Hakaret mi, dediniz?.. Sizi tahkir etmek[aşağılamak]!.. Sizi tahkir etmek!.. Lakin bunu söylemekle, işte siz, beni tahkir etmiş oluyorsunuz. Ben, size aşkımdan, sizi sevdiğimden bahsediyorum. Eğer sevmek bir kabahat ise, bu, benden ziyade size ait olmak icap eder… Niçin bu kadar sehhâr[büyüleyici] oldunuz?.. Oh, anlıyorum, beni öldürmek, harap etmek istiyorsunuz… Fakat düşününüz ki benim de bir kalbim var… Siz, nasıl güzelliğinize karşı, lâkâyd[kayıtsız] kalanları affetmez iseniz, ben de aşkımı ihmal edenleri mazur görmem. Lakin bunu anlamıyorsunuz; anlamak istemiyorsunuz… Kadın değil misiniz?.. Siz de bütün diğerleri gibi, perestişkârlarınızı[âşıklarınızı] kahretmekten telezzüz edersiniz[hoşlanırsınız]… Fakat bir gencin kalbiyle oynamak, emin olunuz ki eğlenceli göründüğü kadar da tehlikelidir… Bunu, evvelden tahmin etmiş olmanız icap ederdi. Hâlbuki siz, güldünüz; eğlendiniz; temayüllerime[eğilimlerime] karşı bazen lakayd[kayıtsız], fakat ekseriya[çoğunlukla] müsait tavırlarınızla beni sürüklediniz; bu noktaya kadar getirdiniz… Şimdi burada terk etmek, ben, azaplarımla, ıstıraplarımla kavranırken, siz, karşıdan felaketimle istihzâ[alay] etmek, yavrusuyla oynarken öldürülen bir kedi gibi, zavallı mürde[ölü] aşkımın na’ş-ı hazini[hüzünlü naaşı] üzerinde uyumak istiyorsunuz… Fakat rica ederim, bu, bir cinayetten başka bir şey midir?.. Bakınız, yine sükût ediyorsunuz[susuyorsunuz]... Aşkınızda bile gururunuza mağlup oluyorsunuz… Oh, bu kadınlar!.. Ne anlaşılmaz muammadırlar[bilmecedirler]!..”
Sayfa 25 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.