İdeolojiler kinlerimize takılan birer maskeler olsalar da zamanımız için bir fikri bir düşünceyi benimsememiş insan boş görünür veya yok hükmündedir. Solcu bir babanın milliyetçi bir evladı olarak içimde ukte olarak kalan bir düşünceyi paylaşmak istiyorum. Solcu (Marksist-Leninist Komünist ) kesimde ki azim beni her zaman etkilemiştir. Mücadele, kararlılık, direniş gibi kelimelerin içini onlar doldurmuşlardır genelde her ne kadar kaybetselerde bir gün devrimi gerçekleştireceğiz gibi çılgın bir ütopyadan da vazgeçmezler veya ümit ederler.
Rosa Luxemburg da mücadelenin ve direnişin sembollerinden biridir. Her ne kadar
Sevgiliye Mektuplar isimli bir kitap ile çıkmışsa da hayat mücadelesini mektuplarında dile getirmiştir. Mektuplarında duygusallık pek yoktur. Baskın karakteriyle sevgilisini etki altında bırakacak kadar da güçlü bir karakter. Kısacası zor bir kadın.
Mücadele ile dolu yıllarını kimi zaman hapiste geçirse de yılmadan devam ediyor direnişine ve sonu da hazin oluyor. Karşıt görüşlü insanlar tarafında öldüresiye dövülerek nehre atılıyor ve cesedi orada bulunuyor. Üzülmedim değil. Sonu böyle olmamalıydı diye düşünüyorum.