Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
İnsan neden intihar eder sorusunun aksine neden edemez sorunu cevaplamaya çalışıyor kitap. Hepimiz kutsal bulduğumuz yaşam sevincinin hileli olduğunu ve bizim buna kandiğımizi çoğu zaman düşünmüşsek de yine de yasamdan vazgecmek bize korkutucu gelir. Kitap İnanç ile ölüm arasındaki bağı işaret ederek asıl vazgeçememenin inanctan kaynaklı bir korku olduğunu söyleyip onu aşmanın tek yolu olarak felsefi intihar biçimini öneriyor. Doğanın düzenine uyumsuzluk gözüyle bakmak hiç akla gelmez çünkü her zaman yaşama bir anlam yükleriz ki yaşayabilelim. Birgün sonlanacağını bildiğimiz yaşama katlanma zorunluluğu bazen yorsada yine de bu zorunluluğu yaşatmaktan vazgeçmiyoruz. Buna yaşama itkisi denir. Ve asıl soru şu; Ağaçtaki meyve gibi olgunlaşıp yere düşüşü beklemektense dalinda iken kopmayı tercih etmeli miyiz ?
Felsefi İntihar ve Ötesi
Felsefi İntihar ve ÖtesiCuci Han · Kora Yayınları · 201019 okunma
·
24 görüntüleme
Quidam okurunun profil resmi
"İntihar, birinin bireysel görüngüsüne keyfî son verişi, yaşama isteğinin yadsınmasından çok daha değişik olmasa gerek. Yaşama isteğinin değillenmesi, istemenin özgürlüğünün görüngü dünyasında göze çarpan biricik eylemidir. Bu yüzden, Asmus'un dediği gibi, o, aşkın bir değişimdir (Araştırmamızın sınırları içinde, biz, artık istemenin yadsınmasını yeterince tanımlamış bulunuyoruz.). İntihar, istemenin yadsınması olmaktan uzaktır; o istemenin güçlü bir biçimde onaylamasına ilişkin bir görüngüdür. Çünkü değillemenin özü, yaşamın acılarından değil hazlarından kaçınmadır. İntihar eden yaşamı ister. Ancak yaşamın ona sağladığı koşullar onu doyurmamıştır. Bundan ötürü o yaşama isteğini bırakmadan yalnızca bireysel görüngüyü yok ederek yaşamı bırakır. İntihar, yaşamı ister, gövdenin sınırsız varlığını, onun sınırsızca onaylanmasını ister. Gelgelelim koşulların karmaşası buna izin vermez. Sonuç onun için büyük bir acıdır. Yaşama isteği kendini bu özel belirmede çok önlenmiş görür. Öyle ki bu belirme onun tutkusunun açılıp gelişmesine izin vermez. O böylece doğasına uygun bir karar verir. Bu doğa, yeter sebep ilkesinin kalıplarının dışındadır. Bundan ötürü onun için bireysel görüngülerin hiçbiri önemli değildir. Bu bakımdan isteme, bütün doğumlarda, ölümlerde dokunulmadan kalır, bütün varlıkların iç yaşamıdır. Sürekli ölüm korkusu duymadan yaşamamızı sağlayan aynı sağlam iç güvence (açıkçası istemenin görüngüsel bir varoluşa gerek duymadığından emin olma) intiharda da eylemimizi destekler. Dolayısıyla yaşama isteği intiharda (Siva) ortaya çıktığı   gibi,   kendini   korumanın   rahatlığında (Vişnu),üremenin duyusal zevkinde (Brahma) de ortaya çıkar. Bu Trimurti'nin1 birliğinin iç anlamıdır. Zaman içinde üç başından kimi birini kimi ötekini kaldırsa bile bütünlüğünde her insan varlığı budur. 1 Üçleme... Hristiyanların üçlemesinden çok önce Hindistan'da Brahma-Siva-Vişnu üçlüsünü birleştirip tek kişilikte toplayan trimurti anlayışı vardı. Bu anlayışa göre tektanrı, yaratıcı olarak Brahma'da, yok edici olarak Siva'da, tanrısal kayra olarak da Vişnu'da beliriyordu   İntiharın istemenin yadsınmasıyla ilişkisi, bireysel şeyin idea ile ilişkisi gibidir. İntihar eden kişi türü değil olsa olsa bireyi yadsır. Biz aynı zamanda şunu da bulduk: Yaşam,  her zaman yaşama isteğinde sağlama boyandığından, acı yaşamdan ayrılmadığından,  intihar, yani bir tek görüngüsel varoluşun keyfî yok edilişi, boş, alıkça bir eylemdir. Çünkü gök kuşağının değişmemesi, ama onu taşıyan damlaların art arda her an birbirinin yerini alması gibi,  kendinde şey onunla birlikte öylece kalır. Bunun ötesinde, yaşama isteğinin en apaçık örneği olduğu için o aynı zamanda Mâyâ'nın bir başyapıtıdır. Biz bu çelişkiyi, istemenin en alttaki ortaya çıkışlarında, doğa güçlerinin bütün belirmelerindeki sürekli didinmede saptadık. Onu bütün organik bireylerin özdek, zaman, uzam için verdiği savaşta tanıdık.    İstemenin   nesneleşmesinin yükselen basamaklarında  bu  uzlaşmaz  çelişkinin,     korkunç bir açıklıkla  git  gide  belirginleştiğini  de  gördük. Böylece, sonunda, en üst basamakta insan ideasında o belli bir noktaya ulaşır. Bu noktada, aynı ideayı dile getiren bireyler birbirini yok etmekle kalmaz aynı birey kendi kendiyle de savaşır. Bireyin yaşama isteğinin şiddeti, onu önleyene karşı baş kaldırışı,  açıkçası çektiği acı onu kendi kendini yok etme noktasına getirir. Böylece bireysel isteme, acının istemeyi kesmesine koparıp atmasına izin vermez. Tersine kendi isteğinin bir eylemiyle, istemenin görünür anlatımı olan bu gövdeyi sona erdirmekle kalır. İntihar eden,  istemeyi bırakmadığı için yaşamı bırakır. Burada isteme kendi ortaya çıkışına son verirken kendini  onaylar. Çünkü artık kendini başka türlü onaylayamam. Gelin görün ki tam da kaçındığı bu acı, istemenin aşağılanması olarak, onun kendini yadsımasına, bundan ötürü de bedelini ödeyerek kurtulmasına yol açabilirdi, intihar eden bu bakımdan hasta bir adam gibidir. Bu adam, onu tümüyle iyileştirebilecek sancılı bir ameliyatın başlamasından sonra işlemin tamamlanmasına izin vermez, hastalığı alıkoymayı yeğler. Acı yaklaştıkça yaklaşır, böylece de istemenin yadsınması için bir fırsat sunar. Ne ki, intihar fırsatı teper isteme kesilmesin diye istemenin ortaya çıkışını, gövdeyi yok eder." -Arthur Schopenhauer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.