"Yumruk attığın o minik kıza dön de bak istedim, derdim de o zamanlar piyasada böyle sözler, bende de o yürek yoktu." Kocaman yürekliydin eminim o zaman da, ama bir o kadar da naifmişsin. İyi ki de dememişsin. Çünkü, eminim o anı sık sık hatırlayıp kendinden utanmıştır o da. Çoğunlukla susmak anlatmanın en iyi yoludur.
Sevgi alan sevgi dağıtır derler ve buna katılırım. Sen gibi. Anacığın ve babacığın seni çok sevmişler belli ki. Bu bir şans elbette. Annelerde daha azdır illaki ama öyle babalar gördüm ki, sen niye çocuk yaptın be adam, diye düşündüğüm oldu. Kazma. İskele babası.
Eğitimle alakalı ta bu yaşıma kadar memnun olan bir Allah'ın kuluna rastlamadım. 60'ların ikinci yarısında ilkokula gittiğim zamanlarda da büyük kızımı 90'ların ikinci yarısında okula yolladığım zamanlarda da, aynı lakırdı edilirdi. Eğitim kötü. Çok şey değişti ama bu şikayet hiç değişmedi.
Benim zamanımda ilkokul ikinci sınıftan başlayarak öğrenciler kümelere ayrılır, öyle oturtulurlardı. En çalışkanlar Atatürk kümesinde otururlardı. En önde ve sınıfın öğretmen masasının karşısında ikamet ederlerdi. Sonra, aklıma geldiği kadar, onların kapıya yakın tarafında arılar kümesi olurdu. Daha arkada karıncalar olurdu. En arkada çöp tenekesi kümesi olurdu. Öğretmenler doğal seleksiyonun sınıf temsilcileri gibiydi mübarek. Kümeler arası geçişler Mark'sı doğrulayacak oranda az olurdu. Çöp tenekesi mensupları beşten sonra eğitime devam etmişler midir, hiç bilmedim. İllaki olmuştur.
Ve sıkı dayak olurdu. Dayak yerken eşşeğin bir an evvel sudan gelmesi için dua ederdik. Ama, gariptir, bu dayak bize pek vahim gelmezdi. Çünkü aksinin olduğunu kafamız almazdı. Yediğimiz dayaklar muhabbetlerimizin en tatlı bölümleri olurdu.
Ve iyi öğretmenler olurdu. Çok değillerdi ama varlardı. Galiba onlar çocukları severlerdi. Sait Faik'te, o müthiş, şarkılara, sevdalara ilham olmuş, kitaba ismini veren öykünün 71. cümlesiyle başlayan kelime dizisini, “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey," okuduğum zaman, anam babam değil de, işte o öğretmenlerim geldi aklıma.
Var olsun Ali öğretmenler.
Değerli Sueda Reyyan'ın, Osmanlı hanımefendisinin dediği gibi, nerelere götürdün bizi yahu.
Ömrüne bereket Kübracık.