Son kez merhaba anne. Neden son kez diye düşünme. Çünkü sen bunu okuduğunda, dünyaya son seslenişimin kağıda yansımasını görmüş olacaksın. Bıktım anne. İnan bana her şeyden bıktım. İçimde patlayan volkanların canımı cayır cayır yakmasından bıktım. Son zamanlarda bana kurduğunuz baskının içime açtığı yaraların acıtmasından bıktım. Bu kararı vermek gerçekten zor oldu. Geceleri uzun uzun düşündüm anne. Kalıp gitmek arasındaki o ince çizgide yürüdüm kilometrelerce. Bir tarafa sizi koydum, bir tarafa kendimi. Ve hayatımda ilk defa kendimden yana karar verdim. Bu gidiş bir kayboluş değil inan bana, bu yeniden doğuş. Ne zaman gelirsiniz bilmiyorum ama. Gittiğim yerde sizi bekliyor olacağım.
Farkında mısınız bilmiyorum ama son günlerde üzerime o kadar geldiniz ki gözlerimdeki sevgiyi, size ve insanlara olan şefkatimi göremediniz. Yaptığınız sadece sormaktı. Cevabını öğrenmek için değil, yargılayıp cezalandırmak için sordunuz hep. Sorarken, benimle konuşurken sesinizin titremesi hep bu yüzdendi.
İnan bana anne, sizi üzecek hiçbir şey yapmadım. Başınızı önünüze eğdirecek hiç bir şey yapmadım. Herkes gibi insan olmak, onurlu bir insan olmak istedim. Tüm çabam bundandı anne. Mesela geçen akşam babamın kredi kartından izinsiz çektiğim ve nereye kullandığımı söylemediğim şu para meselesi. Çok canımı acıttınız anne. Şimdi öğrenmek ister misiniz bilmiyorum ama bilin. Bundan bir süre önce internetten biri ile tanıştım anne. 18 yaşında genç bir kız. Adı Beste. Doğuştan bir gözü kör. Diğeri ise sadece yüzde 20 görüyor anne. Daha çok sesli klavye kullanarak yazıyor. Kitap okumayı çok seviyor anne. Ama elinde körlerin okuyabileceği şekilde kitap sayısı sadece 3. Onları da defalarca okuyarak neredeyse her cümlesini ezberlemiş. Bundan yaklaşık bir ay önce bana Kur’an-ı Kerim okumayı çok istediğini ancak noktalı Kur’an’ın çok pahalı olduğu için alamadıklarını söyledi. Ben de babaannemin Kur’an-ı Kerim’ini gizlice alıp odama sakladım. İşte o babamın hesabından izinsiz çektiğim parayı bunun için kullandım. Nasıl mı anne? O kör kızı telefonla arayıp, okumayı çok istediği Kur’an-ı Kerim’i okudum gece sabahlara kadar. O kadar yüksek telefon faturası geldi ki bunu karşılamamın tek yolu babamın kartından çekmekti. O parayı bunu için kullandım anne.
Bu arada geçtiğimiz hafta Pazar günü sabah evden çıkıp akşama kadar gelmemiştim. Geç saatte eve geldiğimde ise biliyorsun neredeyse kıyamet kopmuştu. Bana nerede olduğumu ne yaptığımı sormadınız. Çünkü kızıp bağırmaktan sormaya fırsat bulamadınız. Onu da anlatayım anne. Mustafa abiyi ziyarete gittim. Uzun uzun konuştuk dertleştik. Hangi Mustafa deme. O mahkemesine bile gitmediğiniz avukatınızı gönderdiğiniz Mustafa. Bana çarpan ve 3 yıldır cezaevinde olan Mustafa abi. Son anda gözlerine baktığımda büyük bir dalgınlık olduğunu fark etmiştim. Pazar günü ziyaretine gidip ne derdi olduğunu sordum. Oğluna araba çarptığı için acele ediyormuş. Bu yüzden dalgınmış. Ben onu affettim anne. Siz de buna hak verin ve o adamın içerden çıkmasına yardımcı olun. Anlattığına göre evine para gitmediği için eşi ve çocukları çok zor durumdaymış.
Bu arada birkaç gün önce yemek masasının kenarında bir kağıt buldum. İstemeyerek okudum anne. Kağıtta senin bir raporunun sonucu vardı. Öğrendim ki hastalığından dolayı bir daha çocuğun olmayacakmış. Raporun tarihi ondan bir ay öncesine aitti. Yani bana daha hırçın davranmaya başladığınız günlere ait. Anladım ki ömür boyu ikinci bir çocuğunuzun olmaması bana olan ilgi ve baskınızı daha da artırdı. Ama siz beni severken öldürdünüz anne. Beni yargılama, beni kontrol altına alma isteğiniz, içimdeki her şeyi sevgiyi şefkati, insanlığı öldürdü. İçimden yaşama sevincimi aldınız anne. Her geçen gün beni daha da çok kendime hapsettiniz. Ben bunları hak edecek bir insan ve bir evlat değilim anne.
Bu arada Aslı ile olanlar biliyorsun. Geçen gece odama geldiğinde beni Beste ile telefonda konuşurken gördü. Onu aldattığımı düşündü. O da tıpkı sizin gibi açıklama dahi yapmama izin vermeden, bir daha dönmemek üzere terk edip gitti. Ben onu çok seviyorum. Biliyorum o da beni çok seviyor. Sevmese bunca yıl bana ölesiye katlanmazdı. İlk görüştüğünüzde neler yaşadığımı ona da anlat anne. Kötü biri olduğumu düşünmesin. Onu çok seviyorum.
Daha fazla durmak istemiyorum. Daha fazla yazıp canınızı sıkmak ta. Birkaç dakika sonra içinde ruh olmayan bir ceset olacağım. Ama emin ol ki benim içim rahat. Neden mi? Çünkü siz her ne kadar bana anne ve babalık yapamasanız de ben size evlatlığımı yaptım. Ancak gördüm ki evlatlığım size az geliyor. Yetmiyor. Ben size yetmiyorum.
Son olarak, babama söyle önümüzdeki ay maaşından biraz para artırıp internette saatlerce kendisine Kur’an okuduğum o kız için, Beste için noktalı Kur’an-ı Kerim alsın. Benim için yapın bunu. Adres bilgileri masanın üzerine bıraktığım not defterinde var. Telefonu da.
Semih… Mustafa abinin oğlu. Trafik kazasında aynı benim gibi belden altı felç olmuş. Babası hapiste olduğu için de alacak durumları yok. Çünkü evlerine para getirecek kimse yok. Sizden ricam, protez ayaklarımı da getirip Semih’e verin. Ona hediye edin. Mustafa abiyi de ben affettim, siz de affedin.
Canım çıktığında idrar torbamın hortumu çıkabilir yatağım idrar kokabilir. Onun için de şimdiden özür dilerim anne.
Lafı daha fazla uzatmanın gereği yok artık. Ben gidiyorum. Ama size iki tane evlat bırakıyorum. Biri gözleri kör bir kız, biri de belden aşağısı felçli bir delikanlı. Unutmayın. Beste’ye Kur’an, Semih’e de protez ayaklarımı vereceksiniz. Bu size vasiyetim, sizden son isteğimdir.
Allah’a emanet olun demeyeceğim anne. Çünkü o yarattığı her kulunu koruyan ve gözetendir. Birbirinize emanet olun. Babamı da çok seviyorum. Onu üzdüğüm için affetsin. Birbirinize destek olun. Geldiğiniz yerde sizi bekliyor olacağım.
Tekerlekli sandalyeye mahkum, felçli evladınız, gözünüzden sakındığınız, severken öldürdüğünüz biricik yavrunuz ...ERTUĞRUL
"KaBuS"