Sene 2002/2003 dü..bir ilkbahar akşamı arkadaşımla Çengelköy’de felekten bir gecenin ve Boğaz’ın lacivert rengini seyrederken,yan masamızda oturan Yaşar Kemal’i gördüm..sanki yeni gördüğün an işte bu dediğin his vardır ya ..kalbin hızlı atmaya başlar aşık olmanın verdiği bir his..aklımdan “ince memed geçti..ağrı dağı efsanesi geçerken bir efsane yanımda idi..arkadaşıma ben bu fırsatı kaçırmayacağım dedim..sen tek iç ye..masasına kabul ederse diye ..”merhaba afiyet olsun ,üstad dedim ..Çınar mı deseydim acaba dedim “bilemeden ..”merhaba evlat sağol buyur,otur “dedi..şimdi karşımda bir “efsane üstat Çınar”vardı..nerden başlasaydım dedim..aklıma ilk gelen “ince memedi”okudum nasıl güzel tasvirler dedim kendimce ..”hadi ordan bu kitabi (cilt olarak fazla oluşundan kaynaklı ) ya içerde (hapis) okursun yada okumayı çok seviyorsundur dedi samimi ve gür sesi ile..”sen hangi şartta okudun “dedi..bende “okumayı seviyorum ama içim de hapis kalmışım “dedim birden bire ..”ah be evlat dedi ;yaşamayı kendi içimizde kurduğumuz kurtaramayız” dedi ..başladı efsane çocukluk yıllarından ,Çukurova’nın dünyada ki cehennem sıcaklığını kadar ..masada sanki tüm kitapları vardı ve ben hepsinin içinde kaybolup gidiyordum..çok derin anlamlarla dolu hayatından öğrendiğim şu ki herşeyi o kadar güzel tarif ederken gözlerindeki hüznü ve kahkahası gür sesi çıkmıyor aklımdan..geçti gitti ben ne zaman Yaşar Kemal deseler “evlat bana Yaşar dede de daha samimi olur ,seninde yazmaya gücün var sözün var sen de paylaş hayatındaki sözcükleri kitaplarla “dedi..bazı anlar vardır dünya da unutulmaz işte o an yaşadığım dı..bir iki defa çay içtik bilenler bilir süper baba filminden (Çınar altı Çengelköy ) kitap konuştuk ..yeni yazacağı kitap ile ilgili dedi yapamadı o bende kalsın ..bir efsane idi yazacağı ..