Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
İlk öncelikle, herkese merhaba. Uzun zamandır derslerden, onlardan, bunlardan dolayı aktif değildim (gerçi hala olamayacağım) ama hiç değilse bari şu seriye artık bir yorum yazayım dedim. Ve tek tek yazmak bu saatten sonra anlamsız olacağından tüm serinin yorumunu yapacağım buraya. Şimdi başlamak gerekirse Cadı Avcısı serisinin ilk kitabını ben bir buçuk yıl önce okumuştum sanırım. Daha sonra kitabın çıkmasını bekledim ve daha sonra bir türlü alamadım, elime de geçmedi ve öylece bir buçuk yıl geçmişti yani okuyuşumun üzerinden. Sevip sevmediğime gelirsek, ilk kitabı ben hayli sevmiştim. Bu değerlendirmeyi ben genelde şuna göre yapıyorum, bir kitabı elimden bırakamıyorsam genel olarak o kitap iyidir, akıcıdır ve sadedir. Cadı Avcısı tam da böyleydi. Gerçekten çok yalındı ve beyninizi bulandırmıyordu. Olaylar (özellikle 2. Kitapta) biraz iç içe olsa da bu sizde kafa karışıklığı oluşturmuyordu. Ve genel olarak ilk kitap, Elizabeth’in laneti kaldırmak için Nicholas’a yardım etmesi ve o süreçte Fifer ve George gibi iyi arkadaşlar edinmesini, ayrıca birde hayatının aşkını bulmasını anlatıyordu. Ve kitapta Elizabeth’in en büyük korkusunun yalnızlık olduğunu düşünürsek bu süreçte arkadaşlar edinmesi bana göre gayet anlamlıydı. Ve kitabın sonunu çok beğendiğimi de söylemeden geçmeyeyim. İkinci kitaba geldiğimde ise, gerçekten başlarda çok sıkıldım. Çünkü gerçekten ana hatlarıyla birinci kitabı hatırlasam da (zaten yukarıda da genel olarak hatırladıklarımı yazdım ve açıkçası çok uzatmakta istemedim) geçen bir buçuk yılın ardından seriye aramda bir kopukluk oluşmuştu ve ben zaten 14 günün yedi gününde kitabı okumamıştım bile. Ama daha sonra bir şekilde devam ettim ve seri beni tekrar içine aldı ve o saatten sonra zaten hemen bitirdim kitabı çünkü gerçekten ikinci kitapta çok güzeldi. İlk kitapta yenilgiye uğrayan Blackvell’in ikinci kitapta krallığa resmi olarak geçmenin yanında istediği bir şey daha vardır: Ölümsüzlük. Bunun için geçmişte gücünün büyük bir bölümünü kullanarak Elizabeth için hazırladığı mührü geri almaya ve kullandıkça kişiyi lanetleyen Azoth kılıcına ihtiyacı vardır. Ancak iki tarafta savaşa hazırlandığında ve beklenen gün geldiğinde Elizabeth aniden John ve Nicholas’ın izini yitirir. Ve savaş ilerledikçe John’un ona bazı şeyleri söylemediğini fark eder ancak her şey için geç kalmıştır. İkinci kitapta genel olarak böyleydi diyebilirim. Yani bir tekrar karşılaşma kitabı. Ancak bu kitapta John ve Elizabeth’in ilişkisi baya değişiyordu çünkü Elizabeth birinci kitabın sonunda mührünü bir sebepten dolayı (spoi içerebilir diye yazmıyorum) John’a veriyordu ve ikinci kitapta mührün büyüsünü John’un büyüsünü manipüle edip, onu olduğu kişinin zıttı gibi birine dönüştürüyordu ve Elizabeth’e bir pislik gibi davranıyordu ve böyle davrandıkça benden ağzının ortasına tokadı yapıştırma isteği uyandırıyordu neyse, kendimi tutuyorum :D Eleştirmem gereken bir şey olursa, sadece ama sadece yine duyguları çok yüzeysel buldum. Gerçekten bir kitapta duygular yüzeysel olduğunda ben o kitaba bağlanamıyorum hiç. Evet, çok güzeldi, hatta beklediğimden de güzeldi seri ama dediğim gibi duygular aşırı yüzeyseldi. Yani nasıl desem, ‘her şey olması gerektiği gibiydi.’ Örnek vermek gerekecek olursa Labirentte her karakterin bir özelliği vardı ama bu özellikler sadece şu şekilde değildi. İşte bir karakter komik olan, diğeri sert ve agresif, diğeri lider. Orada daha farklı duygular vardı. Minho her durumda espiri yapabilen ve gerçekten en zor durumlarla bile pratik olarak nasıl baş etmesi gerektiğini bilen, Newt her zaman mantıklı fikirler üretmeye çalışan ve arkadaşlarını asla yalnız bırakmayan ve Thomas, ne olursa olsun, ölmek pahasına bile olsa tek bir arkadaşı dahi yanında olmadan yola devam etmeyen, harika bir lider. Yani yine Labirent’e getirdin diye kızmayın ama gerçekten bence öyle. Bir kitabı yaşatan zaten duygulardır. Bu yüzden tek bulduğum eksiklik bu ama yazarın daha ilk kitabı ve serisi olduğunu düşünürsek bence daha iyi şeyler de ortaya çıkacak, inanıyorum. Üçüncü kitaba gelecek olursak, zaten kıpkısacık bir şeydi ve açıkçası neden çıktığını biraz sorguladım ama yine de güzeldi. Av, Schuyler ve Fifer’ın ilişkisini mi desem, nasıl tanıştıklarını mı desem, onların ilişkisini anlatıyordu ve Şifacı da tahmin ettiğiniz gibi kısaca John’un Elizabeth gelmeden önceki hayatında yaşadıklarını ve sonunda da Elizabeth’in nasıl ve neden geldiğini anlatıyordu. Beğendim diyebilirim. Tek eleştirim, KEŞKE YAZAR ÖNCE HANGİ TARAFTAN OKUMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLESEYDİ ÇÜNKÜ 1 HAFTA BOYUNCA ÖNCE AVIMI YOKSA ŞİFACIYIMI OKUSAM DİYE KAFA PATLATTIM! Neyse… Gönül rahatlığıyla alabileceğiniz ve sıkılmadan okuyabileceğiniz ve gerçekten kitap kapakları HARİKA olan bir seri. (O ki sınıfta kimse kitabı alıp incelemeden ve çok güzelmiş demeden geçmiyordu.) Bir ara mutlaka okuyun. Hepinize iyi günler dilerim.
Av - Şifacı (Tek Kitap)
Av - Şifacı (Tek Kitap)Virginia Boecker · Yabancı Yayınları · 2017849 okunma
·
468 görüntüleme
Gizem Çakır Süter okurunun profil resmi
cadı avcısından sonra kral katilinim okumamız gerekir ? yeni başlayacağım anlayamadım. şifacı ve avı en son mu okumamız lazım, ve hangisinde başlayacağım, bilgilendirir misin rica etsem ? :)
summer okurunun profil resmi
evet cadı avcisindan sonra kral katili okuman gerek o ikinci kitap. şifacı nin okunması pek gerekli degil aslinda cunku yanlis hatırlamıyosam fifer ve john'un hikayesini anlatan bir yan kitap sadece ana olay orgusuyle pek alakası yok 💛💛
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.