Çoban kavalını çala dursun.
O koyunları/kuzuları en doğru yerde uyutmayı iyi bilirdi ve onları dilediği yere sürmeyi de...
Çoban sırtını güneşe verip uyuya dursun.
Nasıl olsa kuzuları kurtlardan koruyan çoban köpeği vardı kuzuların başında.
Çoban güneşin keyfine dala dursun. O uyurken ölecek olan o değil, koyunlar/kuzulardı ve bu ölümlerin tek sorumlusu çoban köpeği olacaktı.
Günün birinde çobanın birkaç kuzusunu kurtlar kaptı. Çoban hırçınlaştı. Ne de iyi bir hatiptir çoban!
Kuzuları zayıflık ve cahillikle, köpeğini ise hainlikle suçluyordu. Köylülere bunları anlatırken bir yandan kurtların kuzuları kapış yeteneğini met ediyordu.
Çoban tüm bu olanlardan sonra sürüyü uyutmaya ve onları sürmeye devam etti.
(Çoban “Hain” köpeğini kurtlara yem etti, sürüyü uyutmaya devam etti.
Çoban, sürüsünü yeni çoban köpeğine emanet etti.)
Kurtlar, bazen kadim dostu, bazen de ezeli ve ebedi düşmanıydı çobanın ve böyle kalmaya devam etti.
***
*Çobanın dili var diye her daim haklı ve güçlüydü.
*Sürü neler olduğunu anlayamamıştı, ne yapmaları gerektiğini biliyordu ama. Bu yüzden çobana minnet duygularını gösterip kendilerini yeniden koruması ve otlatması için çobana biat etmeye devam ettiler, çaresizce.
*Kurtların karnı toktu artık ve çobanla kadim dost olmaya devam ettiler, yeniden acıkacağı güne kadar!
Çoban kavalını çala dursun. O çaldıkça kalbimiz ferahlıyor, kulağımız ihya oluyor(!)
M.Akıncı