Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Abdülhamit'in Enver Paşa'ya Nasihatleri
Veliaht Yusuf İzzettin Efendi, Enver Paşa’nın damat olmasına sert bir şekilde karşı çıkmıştı. Abdülhamit burada durmuş, Enver Paşa’nın yüzüne bakmış, onun dikkatle kendisini dinlediğini görünce sözüne devam etmişti. “Oğlum Enver, otuz üç sene saltanat sürdüm, padişahlığım süresince bireyin özgürlüğüne, kişiliğine daima saygılı oldum. Fakat herkesin gönlünce bir özgürlüğü, gelişigüzel bir serbestliği de hiçbir zaman hoş görmedim. Hele basında çok geçerli olan açık saçık resim ve yazılara, sinsi düşüncelerin egemen olmasına asla izin vermedim. Milli değerlerimizin bozulmasına da taraftar olmadım. Avrupalıların uygarlığına daima saygı duydum. Fakat Hristiyanlığı hiçbir zaman Müslümanlığa yeğlemedim ve üstün tarafını da görmedim. Başkalarını gelişigüzel taklit etmekten hoşlanmam. Ustalık bu uygarlığı kendi bünyemize uydurabilmektir. Ben de bu uygarlığın iyi yönlerini sarayıma getirdim. Yıldız’da cuma ve pazartesi geceleri temsiller, konserler verilmesini emretmiştim. Batının sanatçılarını bizzat sarayda hem izledim, hem de müziklerini dinledim. Bu toplantılara haremi, sultanları, damatları, hatta haremağalarımla kalfalarımı dahi davet ettim. Ben de güldüm, onlar da güldüler; ben de dinledim, onlar da dinlediler, izlediler, neşelendiler veya hüzünlendiler. Amacım saray, halka örnek olsun, batının gelişmesi yukarıdan aşağıya ülkeye kontrollü girsin diyeydi. Dileğim Rumeli ve Anadolu halkının sosyal hayatının gelişmesini sağlamaktı. Padişah olarak bu ülkenin tarihinde ilk Vekiller Meclisi’ni ben açtırdım. Fakat milletvekillerinin yeter derecede olgunlaşmamış olduğunu görünce, aynı Meclis’i ben kapattırdım. Bilir misin ki Meclis-i Mebusan’ın verdiği savaş ilanı kararı bize neye mal oldu? Bu Rus savaşı yüzünden tüm Balkanlar’ı, Rumeli’yi kaybettik. Bu kararı hiç beğenmedim. Fakat önleyemedim. Mithat Paşa bu konuda çok dayatmıştı. Savaşın korkunç sonuçlarını çabuk gördüm. Plevne’nin şanlı savunmasına, Kars’ın kahramanca savaşına rağmen yenildik. Rus orduları Ayastefanos’a kadar geldiler. Su baylar İstanbul’a girdi ve bize onursuz bir antlaşma imza ettirdiler. Bunu imzalarken Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Saffet Paşa’nın hüngür hüngür ağladığını işittiğim zaman son derece kederlenmiştim. Şimdi sizler de bir savaşa girmiş bulunuyorsunuz. Bu da acele olmuş, duygusal davranılarak ülke tehlikeye atılmıştır. İnşallah devletimiz ve milletimiz için hayırlı ve onurlu sonuçlanır. Fakat Allah korusun yıkımla biterse ister misiniz ki bu da bize bir Anadolu’ya mal olsun, o zaman elimizde ne kalır damat?” Enver Paşa’yı derin bir düşünce almıştı. Abdülhamit Kızıl Sultan, zalim padişahtı, söylediklerini kısmen kendisini temize çıkarmak gayretiyle değiştiriyor, atlıyor, bazı gerçekleri değiştiriyordu. Fakat uzakları pekala görüyordu. Padişahın sözleri asla yabana atılamazdı. Abdülhamit tekrar sözüne devam etti: “Hareket Ordusuyla İstanbul üzerine yürüdünüz, başardınız, şehri ele geçirdiniz, saraya kadar dayandınız, beni tahttan indirdiniz, hepsi güzel. Unutmayınız ki emrimdeki kuvvetlere asla ateş etmemelerini, kan dökmemelerin bildirmiştim. Eğer bir direniş görseydiniz bu size çok pahalıya mal olacaktı. Ancak bu sayede hiç kimsenin burnu kanamamıştır. Fakat arkadaşlarınızın gözü hiçbir şeyi görmemişti. Önlemlerimi beğenmediler. Beni kaldırıp bir paçavra gibi sokağa attılar. Üstelik 31 Mart Olayı’nı benden bildiler. Hâlbuki bu olayla hiçbir ilgim yoktu. Ayaklananları kışkırtanlar elbette vardı. Fakat bunlar asla saraya bağlı kimseler değillerdi. Her dönemde devletin düşmanları olacaktır. Bunları araştırmaksızın, kanıtsız ve asılsız suçlamalarla herkese bulaştırmak vicdani bir hareket değildir. Beni en çok üzen şey, huzurumdan kovduğum bir insanı, beni saltanattan uzaklaştıran kararı bildirmekle görevlendirilen bir kurula katmanız olmuştur. Bu, Emanuel Karasu’dur. Bu Yahudi’yi ne diye karşıma çıkardınız? Bununla hilafet makamı ve saltanatı elin Yahudi’sine aşağılattınız. Selanik’te bir Mason locasının büyük üstadı olan bu kişi ile Hazreti Peygamber’den beri el üstünde tutula gelen hilafet, sonuçta bir Yahudi’nin bildirmesiyle yüce Osmanlı hanedanının elinden alınmış oldu, övünebilirsiniz. Şimdi iktidardasın, neşen yerinde ve rahat içindesin, geleceğin parlak görünmektedir. Fakat bütün bunlara güvenme oğlum, sana son bir öğüt vereyim: ‘Bugün insanı alkışlayanlar, yarın onu paralamasını da bilirler!’ Dikkat et! Allah yolunu açık etsin! Allah millete, devlete yok olmayı göstermesin!”
Sayfa 166 - ParolaKitabı okudu
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.