Gönderi

Yüzyıllar önceki bir krala yakışırdı o mekanik oyuncak. Bir uçtan bir uca uçardı. Sahici beyaz saçıyla küçük bir sirk atıydı. Siyah gözleri parlaktı. Sırtında bir dansözü taşırdı. Dansöz ayak uçlarında dururdu ve dönerdi ve dönerdi. Yapay güllerden eğimli bir serpinti eteğine ve gümüş şeritten korsasına dikilmişti. Başının üstüne yerleştirirdi yapay güllerden başka bir serpintiyi. Yelesi ve kuyruğu saf Chirico’ydu. Biçimsel ve melankolikti ruhu. Dansözün bedenini ve ruhunu delen küçük direğin yanı başında hissederdi dansözün pembecik ayak parmaklarını sırtında. Ve delerdi direk onu da, yeniden görünürdü büyük bir kalay anahtar olarak, karnının altında. Üç adım eşkin gider, sonra eğilip selâmlardı, tekrar eşkin gider, bir dizi üstünde eğilip selâmlardı, eşkin gider, sonra çıtırdar ve dururdu, ve bana bakardı. Bu zamana değin sırtı dönüktü dansözün. Dansözden kat kat akıllıydı. Yüz yüze bakmak umutsuzca -gözü bir yıldız gibiydi-dikerdik gözümüzü ve “pekiyi, onca yol aldık” derdik.
·
15 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.