Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nasıl gece bir miladi taşır ise 18 Mart’ta bir asrı selamlar. Ulus’un belki de en zor zamanları idi. Bir daha belki de güneş hiç doğudan doğmayacak, asla hiçbir şey eskisi gibi olmayacak idi. Zor zamanlardı… Savaş bitmiş millet usul usul kendini toplamaya başlamış. Zafer şarkıları dillerden dile düşmüş ve halen günümüze kadar gelmiştir. Peki ya o çoban… Hani her zaman koyunlarını aynı yoldan otlatmaya giden o çoban… Dikkatini çekmiş, sürüsünü yolda götürürken hep aynı noktada sürü ikiye bölünüp orta kısma basmadan yoluna devam edermiş hayvanları… Konuyu o zamanın mahalli idarecisine iletmiş. Köylü toplanıp varmışlar çobanın bahsettiği yere, yer kazılmış… Elinde silahını sımsıkı tutan bir yiğit, bir şehit, bir kahraman, bir ana kuzusu… Silahı almak için bütün güçlerini kullanmışlar. Kolu kopacak olmuş lakin silah elinden asla kurtarılamamış. Ne yapsalar boşa ne etseler boşa… Hemen o zamanın karakol komutanına varmışlar. Üsteğmen Sabri… Köylüler daha konuyu anlatmadan çözmüş olayı… Tez beni oraya götürün diye emir etmiş… Gitmişler o yiğidin başına ve; "Asker! ben Üsteğmen Sabri!... Görev bitti!... O elindeki silahı bana teslim et!..." 18 Mart sadece bizim eserimiz değildi. İlahi güçler ve iman ile alınan bir zafer idi. Bazen bilimin çözemediği, fenin yetmediği alanlarda işte bu bilmediğimiz görmediğimiz kuvvetler desteğimiz olur…. Allah bir daha bu topraklarda savaş göstermesin !!! Ne mutlu bu topraklarda doğana…. Ne mutlu ecdadı Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk olana… Ne mutlu Türk adından gurur duyana… Tayfun R. Aras
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.