Koca bir çınarın ağzından torununa yazılan mektupların bize de çok şey öğreteceği kanaatindeyim. Hem kendi yaşantısından hem kızının yaşantısından kesitleri ve bilinmeyen gerçekliği dokunaklı bir şekilde dile getirirken bir taraftan da kendisiyle yüzleşiyor aslında. Kim bilir belki de yazarak heybesindeki ağırlığı hafifletmeye çalışıyor. Bilge bir tavırla gençliğinde göze alamadığı şeyleri torununa yapmasını salık verirken, yaşadığımız hayatı bir yolculuğa benzeterek "yapılması gereken tek yolculuğun kendi içimize yapacağımız yolculuk olduğu" çağrısıyla mektuplarını sonlandırıyor. Zira kendimize yolculuk yapamazken bir başkasının hayatında nasıl yol alabiliriz ki?