Kitabı On üç günde bitirdim. Böyle bir eseri bir çırpıda bitirmek yanlış olurdu zaten. Sindire sindire, her bir cümlesini irdeleyerek okumak gerekir. Konuya gelirsek ;
Kitaptaki karakterlerin her ikisinin de yaşadığı psikolojik rahatsızlığı tanımlamaya çalışırken, bu durumu özetleyen bir terimden bahsetmek istiyorum : Taedium Vitae.
Araştırmalarım sonucunda genel anlamda 'yaşamdan bıkkınlık' anlamına gelen bu söz öbeği kitabın ana iskeletini oluşturuyor. Karakterlerin uzun iç konuşmalarının bolca yer aldığı kitapta uyuşturucu, cinsellik, şiddet, alkolizm...vb gibi rahatsız edici temalar bu edebi türün (yeraltı edebiyatı) gereği olarak var ve kitap bunun bilinciyle okunması gerekir.
Yazar, zor bir işi başarmış gibi. Bütün cümleler zekice kurulmuş. Yıllar süren bir çalışmanın ürünü gibi dolu dolu bir eser olmuş. Ayrıca kitapta birçok konuya göndermeler mevcut : Dine, Faşizme, kapitalizme, ABD ve Anglo-Sakson halkına.
Her bir cümlesini çok sevmeme rağmen, tavsiye etmekten de bir o kadar çekindiğim bir kitap oldu benim için. Üstelik ne anlatıyor? Türü ne? gibi sorularla da kitabı kategorize etmek zor. Bende çok derin bir etki yarattı ve uzun yıllar zihnimde yer edeceği şüphesiz. Ben bunu söylemekle yetinebilirim ancak. Hakan Günday'la tanışın. Ne anlattığını, amacını ve etkisini okuyucu tecrübe etmeli bence...