Bu kitabı geç de olsa okumayı başarabildim. Uzun zamandır okuma listemdeydi.
Kitabımız Kurtuluş Savaşı zamanında geçiyor. Bir kolu olmayan kahramanımızın kim olduğunu kitabın başlarında bilmiyoruz. Bu bizim merakımızı uyandırıyor. Sonra ortaya çıkan dram insanı üzüyor. Bu üzgün insanın kendi yurdunu neden terk ettiğini ve bu köye yerleştiğini öğreniyoruz. Halbuki kendi memleketini terk edip bu köye , Anadolu insanının sıcaklığını duymak ve onların arasına karışmak için gelmiştir. Umduğunu bulmuş mudur yoksa ülkemizdeki entelektüel-köylü uçurumunu yakından hissedip cehennem azabı mı çekmiştir? Hikayemiz kahramanımızın köye yerleşmesinden sonra başlamıştır. Günleri oradaki insanlarla yakınlaşma çabası ve kendini var etme mücadelesi içinde geçmeye başlarken, kanında aşk zehri dolaşmaya başlamıştır. Aşık olduğu kız, köy halkının kendisine taktıkları lakap olan bir yabana varacak mıdır? Bu olaylar sırasında ülke zor durumlar atlatmaktadır. II.İnönü, Sakarya Zaferi bir nevi de olsa yüreğine su serpmiştir kahramanımızın. Fakat ardından gelen Kütahya-Eskişehir savaşında Yunan askerlerinin Ankara'ya kadar gelmek üzere oldukları haberi onu oldukça hüsrana uğratmıştır. Köylülerin olaylara yaklaşımı da onu üzmektedir. Yazarımız o sırada köye gelen Rum askerlerinin davranışlarını, Kurtuluş Savaşı döneminde halkımıza neler yaptıklarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor
Bu kitapta o dönem insanının -aydın ve köylü- ruhsal yapısı çok güzel bir şekilde sunulmuş. Bazı yerlerde okurun kendisini de bu sürece katarak , kendi gelişimsel sürecine bir katkı sağlayabildiğini söyleyebilirim.