" Elizabeth."
Caleb'm sesiyle ürktüm. Önümüzdeki şeye bakarken
hançerini önüne almış halde yanıma gelmişti.
"Ne dersin? Sence bir hayalet mi ?" diye fısıldadım.
Kafasını salladı. "Sanmıyorum. Fazla şey, yani..."
"Sulu?"
Caleb suratını buruşturdu. "Iyy. Kıvamlı demeni tercih ederdim. Ama evet. Ayrıca bir hayaleti çağırmak beş
adam gerektirmez, o yüzden belki de gulyabanidir. Ya
da bir hortlaktır. Söylemesi zor. Tam şekline bürünmedi
henüz."
Başımla onayladım.
"İşlerini tamamlamadan onları durdurmalıyız," diye
devam etti. "Sen soldaki ikisini al, ben de sağdaki üçünü."
Ona doğru dönerek, "Hayatta olmaz," dedim. "Bu benim tutuklamam. Beşi de benim. Anlaşmamız böyleydi.
Sen kazandaki kıvamlı şeyi alabilirsin."