Ben, sosyalizmi modern insanın en büyük keşfi saysam da Kapital'in, Ekonomi-Politiğe Girişlin ve anti Dühring'in yazıldığı
çağda Fransızların Madagaskar'da bir tek günde kırk beş bin kişiyi katletmelerini asla unutamam. Fransız ordusu, Cezayir'in
başkenti el-Cezire'ye açıkça savaş ilan ettikten ve yakından izlemeleri için medenî ve seçkin kişileri davet ettikten sonra bombalamaya başladı. Daha sonra da Cezayir'i işgal ederek bir milleti köleleştirmek için elinden geleni yaptı; kademeli bir şekilde
Cezayirli'nin varlık, tarih, kültür, din, soy ve dilini yok etmeye çalıştı. Fransa'nın devrimci demokratları, burjuvazi diliyle şöyle ilan ettiler: "Sen Nehri Paris'in kalbinden geçtiği gibi Akdeniz Fransa'nın kalbinden geçmektedir.” Fransız komünistleri de
Cezayir Komünist Partisi'nin, Fransa Komünist Partisi'nin bir şubesi olduğunu; yani Cezayir'in, Fransa'nın bir şubesi olduğunu gerekçe göstererek Fransa'nın kapitalist egemen sömürgeci sınıfının bu pis ve canice iddiasını kabul ettiler. De Gaullecülerden daha kirli ve sağcı olan Fransız Sosyalist Partisi'nden söz etmiyorum! Bu parti, 1956 yılında Batı'nın askerî işgali ve sosyalizmin silah gücüyle, Süveyş Kanalı'nın millileşmesine ve buradan İngiliz askerlerinin çıkarılışına engel olmak amacıyla İngiliz ve Israil emperyalizmiyle işbirliği yaparak resmen Mısır'a saldıran partidir. Ha sosyalist ha emperyalist... Yoksa Israil, İkinci
Dünya Savaşı'nda kapitalizmle komünizmin zinasının gayri meşru çocuğu değil mi?